Hasan Pir
Allah (c.c.); yarattığı en basit bir mahlûkun en basit bir ihtiyacını bile cevapsız bırakmazken, eşref-i mahlûkat olarak yarattığı insanın “ebedi yaşamak” gibi en büyük bir ihtiyacını karşılıksız bırakır mı?
İnsan için en büyük ihtiyaç ise; “hiç ölmemek, ebedi yaşamaktır”
Allah; insanın bu en büyük ihtiyacı için ahiret yurdunu yaratmıştır. Zira; Kur’an’daki dört ana maksat olan “Tevhid, nübüvvet, haşir, adalet ve ibadet”ten biri olan “Haşir”, ahiretin varlığının en önemli delillerinden biridir. Kur’an-ı Kerim’de yüzü aşkın ayet-i kerimede “Ahiret” konu edilmektedir.
Bütün bu ilahi mesajlara rağmen; “Oraya, yani ahirete hiç gidip de gelen var mı?” sorusunu zaman zaman duyarsınız.
Öncelikle bu sorunun mantığını şu olaya benzetmek mümkündür:
Bir anne karnında iki bebek düşünelim. Bunlar birbirleriyle konuşup, sohbet ederken, kardeşlerden biri diğerine “Bizim ağabey ve ablalarımız varmış. On sene önce dünya denilen yere gitmişler. Şimdi orada diğer insanlarla mutlu, bahtiyar bir şekilde yaşıyorlarmış…” Bu sözleri duyan diğer kardeşin; “İnanmam, hiç oraya gidip de gelen var mı?..” şeklindeki itirazı mantıklı bir yaklaşım olur mu?
İşte ahiret için de, “hiç oraya gidip de gelen var mı?” sorusunun mantığı benzer bir durumdur.
Dünyaya gelen hangi insan tekrar anne karnına, o dar ve karanlık yere dönmek ister ki?..
Ahiret’in dünyaya nispet ve kıyası, dünyanın anne karnına nispet ve kıyası gibidir. Anne karnından dünyaya doğan insanın tekrar anne karnına dönmek gibi ne bir ihtiyacı, ne de bir isteği olmayacağı gibi, dünyadan ahiret yurduna giden insanların da tekrar dünyaya dönmek gibi bir istek ve ihtiyaçları olmayacaktır.
Ahiret; Allah’ın vaat ettiği bir yurt, bir mekân… Mademki Allah, bütün ilahi kitaplarda ve nihayet son olarak da Kur’an-ı Kerim’de ahireti yarattığını söylüyorsa o zaman kimin itiraz etmeye hakkı olabilir ki…
Allah (c.c.); Peygamberimiz Hz. Muhammed’i (a.s.v.) Miraç gecesinde dünyevi vücudu ile ahiret âlemlerine götürüp, gezdirip, oraları gösterip tekrar geri getirmiştir. Peygamberimiz de oralarda gördüklerini tek tek sahabelerine anlatmıştır. Yani peygamberimiz, ahiret diyarlarına gitmiş, oraları görüp tekrar geri gelmiştir.
Meşhur Hadis külliyatı Kütüb-ü Sitte’de Peygamberimiz Hz. Muhammed’in Miraç yolculuğunda ötelerde gördükleri geniş olarak anlatılmaktadır. Bütün Kur’an tefsirlerinde olduğu gibi, günümüz Kur’an tefsirlerinden Risale-i Nur Külliyatı’nda da özel bölüm olarak yer alan Miraç Risalesi’nde Peygamberimiz Hazret-i Muhammed’in ahiret alemlerine gidiş ve dönüşü geniş olarak anlatılmaktadır.
Her şeye kadir, kudreti sonsuz Rabbimiz Allah (c.c.); ahireti yarattığını haber veriyorsa ve Peygamberimizi dünyevi bedeni ile ahiret alemlerinde gezdiriyorsa ve Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (a.s.v.) de: “Allah, beni ahiret alemlerine götürdü, oraları gezdirip, tekrar geri getirdi” diyorsa bu iş bitmiştir. Bu nedenle ahiretin yaratılması ve varlığı ile ilgili olarak tereddüt edip, şüpheler taşımanın ve “Hiç oraya gidip de gelen var mı?” gibi hezeyanlı sözler sarf etmenin bir anlamı yoktur.
İnsana “isteme” duygusu veren ve bu duygunun karşılığı olarak insanın istediği her şeyi yaratmış olan Allah, insanın istediği en önemli şey olan “ebedi yaşamayı ve ebedi yaşanacak olan ahireti” de yaratmıştır. Çünkü Allah (c.c.); “vermek istemeseydi, istemek vermezdi…”
Unutmamak gerekir ki Ahiret’in varlığı, bütün insanlar için dünyada duydukları en önemli haber ve en güzel müjdedir.
Evet, oraya (Ahirete) gidip de gelen var.
Güzel günler dileğiyle.