HASAN PİR’İN KÖŞE YAZISI
Geçen hafta Pakistan’ı ziyaret eden Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’a Pakistan’da gösterilen teveccüh ve yüksek ilgi İslam birliği açısından son derece önemli idi.
Tarih boyunca her zaman bir biriyle dayanışma içinde olan Türkiye ve Pakistan’ın samimi birliktelik görüntüleri hem dost ülkeler hem de düşman ülkeler açısından çok önemli mesajlar içermektedir.
Özellikle son yüzyılda hayatlarını hep sömürgeci, kapitalist ve sosyalist egemen şer güçlerin baskısı altında geçiren pek çok İslam ülkesi ve mazlum millet, Türkiye gibi hak ve hakkaniyeti kendisine rehber edinen abi özellikli bir devletin büyümesi ve yükselişi ile bir toparlanma, bir kendine geliş ve zalim devletleri sorgulama dönemine girmiştir.
Amerika Devlet Başkanı’nın kısa süre önce İsrail ile ortak açıkladığı Kudüs ile ilgili şer plandan sonra toplanan ve bugüne kadar Amerika’ya ses çıkarmamakla tanınan Arap Birliği’nin bu plana karşı ortak ret kararı alması aslında Türkiye’nin abiliğine olan güvenin bir sonucudur.
Sadece İslam ülkeleri için değil, Müslüman olmayan mazlum milletler için de Türkiye ve Sayın Erdoğan çok önemli bir umut ışığı olmuştur.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Pakistan seyahatinde, 14 Şubat 2020 Cuma günü başkent İslamabat’ta Pakistan Cumhurbaşkanı Arif Alvi ile birlikte Cuma namazı kılmak için camiye gider. Camide Pakistanlı imam Cumhurbaşkanı Erdoğan‘a “Siz varken ben imamlık yapamam, namazı siz kıldırın” der.
Bu güzel tablo Türkiye ve Erdoğan açısından ne kadar önemli ise, İslam birliği açısından da o kadar önemlidir.
Gözümüzü yaşartan bu güzel tabloyu millet olarak hep takdir ve şükranla izledik. Allah’a şükrettik. Nereden nereye… Daha yirmi üç yıl önce 28 Şubat kararlarıyla İslam’ın horlandığı bir ülkeden Dünya Müslümanlarına abilik ve hamilik yapan bir Türkiye’ye gelişte Allah’a ne kadar şükretsek azdır.
Zalimlerin yıllardır masum ve mazlumlara zehir ettiği bir dünyadan artık barışın, sulhun hâkim olduğu bir dünyaya doğru hızla yol alıyoruz.
İnşallah çok kısa zamanda Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın liderliğinde Türkiye’nin gayretleri ile tüm dünyada kan ve gözyaşı son bulacaktır.
Sayın Erdoğan, tüm dünyada en fazla ülke gezen lider olma özelliği taşıyor. Özellikle İslam ülkelerini ziyaret etmesi İslam dininin önemli bir özelliği olan “istişare etme” emrinin de yerine gelmesi anlamına geliyor.
Cumhurbaşkanımız İslam ülkeleri liderleri ile istişare ettikçe hem biz onları hem de onlar bizi daha yakından tanımış oluyor. Eğer biz Türk devleti olarak oralara gitmezsek, şer güçler o ülkelere gidip nifak tohumları saçıyorlar. Tarih boyunca hep bu böyle olmuş…
1911 yılında Suriye’de Şam Emeviye Camiinde bir hutbe irat eden Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri İslam âleminin sorunlarını ve çözüm yollarını analiz ettiği bu hutbesinde İslam ülkeleri arasındaki “istişare – meşveret” gerçeğine de işaret ederek şöyle diyor:
“Müslümanların hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyedeki saadetlerinin anahtarı, meşveret-i şer’iyedir. “ve emrühüm şûra beynehüm” âyet-i kerîmesi, şûrayı esas olarak emrediyor. Evet, nasıl ki nev-i beşerdeki “telahuk-u efkâr” unvanı altında asırlar ve zamanların tarih vasıtasıyla birbiriyle meşvereti, bütün beşeriyetin terakkiyatı ve fünununun esası olduğu gibi en büyük kıta olan Asya’nın en geri kalmasının bir sebebi, o şûra-yı hakikiyeyi yapmamasıdır.”
“Asya Kıtası’nın ve istikbalinin keşşafı ve miftahı, şûradır. Yani nasıl fertler birbiriyle meşveret eder; taifeler, kıtalar dahi o şûrayı yapmaları lâzımdır ki üç yüz belki dört yüz milyon İslâm’ın ayaklarına konulmuş çeşit çeşit istibdatların kayıtlarını, zincirlerini açacak, dağıtacak, meşveret-i şer’iyedir…”
“Yaşasın sıdk! Ölsün yeis! Muhabbet devam etsin! Şûra kuvvet bulsun! Bütün levm ve itab ve nefret, heva ve hevese tabi olanlara olsun. Selâm ve selâmet Hüdaya tabi olanlar üstüne olsun, âmin!”
“ Her kıştan sonra bir bahar, her geceden sonra bir sabah olduğu gibi nev-i beşerin dahi bir sabahı, bir baharı olacak inşâallah.”
“Hakikat-i İslâmiyenin güneşi ile sulh-u umumî dairesinde hakiki medeniyeti görmeyi, rahmet-i İlahiyeden bekliyebilirsiniz.”
“Bu zamanın en büyük farz vazifesi ittihad-ı İslâmdır.”
******
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın İslam ülkeleriyle İstişaresinin Bediüzzaman Hazretleri’nin tespitleriyle uyuştuğunu görüyoruz. İnşallah bu güzel çalışmalar ve gelişmeler sonrasında tüm dünyada kan ve gözyaşı sona erer ve sulh-u umumi sağlanır.
Bu vesile ile; “İstişare-meşveret” gerçeğini uygulayıp birbirlerine destek olan Sayın Erdoğan’a ve Sayın Bahçeli’ye bir kez daha teşekkür ediyoruz. Allah yardımcıları olsun.
Güzel günler dileğiyle.