Bugünkü yazımızda Risale-i Nur Külliyatı’ndan bazı vecizeleri sizlerle paylaşmak istiyorum.
1-Kur’an; kalplere kuvvet ve gıdadır, ruhlara şifadır.
2-Kur’ân-ı Hakîmin eczane-i kutsiyetinde, umum dertlerinize şifa verecek ilâçları vardır.
3-Beşerin âsâr ve kanunları, beşer gibi ihtiyar oluyor, değişiyor, tebdil ediliyor. Fakat Kur’ân’ın hükümleri ve kanunları o kadar sabit ve rasihtir (sağlam) ki, asırlar geçtikçe daha ziyade kuvvetini gösteriyor.
4-Sünnet-i Seniye edeptir. Hiçbir meselesi yoktur ki, altında bir nur, bir edep bulunmasın!
5-Rivâyât-ı sahiha ile Hazret-i Âişe-i Sıddıka (r.anha) gibi Sahabe-i Güzin, Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmı tarif ettikleri zaman, “Hulukuhu’l-Kur’ân” diye tarif ediyorlardı. Yani, Kur’ân’ın beyan ettiği mehâsin-i ahlâkın misali, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmdır. Ve o mehâsini en ziyade imtisal eden ve fıtraten o mehâsin üstünde yaratılan odur. İşte böyle bir zâtın ef’al, ahval, akval ve harekâtının herbirisi nev-i beşere birer model hükmüne geçmeye lâyık iken, ona iman eden ve ümmetinden olan gafillerin (Sünnetine ehemmiyet vermeyen veyahut tağyir etmek isteyen) ne kadar bedbaht olduğunu divaneler de anlar.
6-Amelinizde rıza-yı İlâhî olmalı. Eğer O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok.
7-Zaman gösterdi ki: Cennet ucuz değil, Cehennem dahi lüzumsuz değil.
8-Ahirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde, fâni dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme.
9-İman hem nurdur, hem kuvvettir. Evet, hakikî imanı elde eden adam kâinata meydan okuyabilir.
10- Sen; “Mesleğim haktır veya daha güzeldir” demeye hakkın var. Fakat “Yalnız hak benim mesleğimdir” demeye hakkın yoktur.
11-Böyle dehşetli bir asırda insanın en büyük meselesi, imanını kurtarmak ya da kaybetmek davasıdır.
12-Ey nefis! Eğer takva ve amel-i sâlih ile Hâlıkını razı etti isen, halkın rızasını tahsile lüzum yoktur; o kâfidir.
13-Mâdem her şey mânen “Bismillâh” der. Allah nâmına Allah’ın nimetlerini getirip bizlere veriyorlar. Biz dahi “Bismillâh” demeliyiz.
14-En bahtiyar odur ki, dünya için âhireti unutmasın, âhiretini dünyaya feda etmesin, hayat-ı ebediyesini hayat-ı dünyeviye için bozmasın.
15-İbadetin ruhu ihlastır. İhlas ise, yapılan ibadetin yalnız emredildiği için yapılmasıdır.
16- Güzel gören, güzel düşünür. Güzel düşünen, hayatından lezzet alır.
17-İnsan bir yolcudur. Sabavetten (çocukluktan) gençliğe, gençlikten ihtiyarlığa, ihtiyarlıktan kabre, kabirden haşre, haşirden ebede kadar yolculuğu devam eder.
18-Bütün ihtilâlât-ı beşeriyenin (insanlık tarihindeki ihtilallerin ve karışıklıkların) madeni (kaynağı) bir kelime olduğu gibi, bütün ahlâk-ı seyyienin (kötü ahlakın) menbaı (kaynağı) dahi bir kelimedir.
Birinci kelime: “Ben tok olayım; başkası açlıktan ölse bana ne!”
İkinci kelime: “Sen çalış, ben yiyeyim.”
Kur’ân; birinci kelimeyi esasından (kökünden) “vücub-u zekât” (zekatın farz kılınması ) ile kal’ eder (kaldırır), tedavi eder. İkinci kelimenin esasını “hurmet-i ribâ” (faizin haram kılınması ile) ile kal’ (kaldırır), edip tedavi eder.
Evet, âyet-i Kur’âniye âlem kapısında durup ribâya (faize) “Yasaktır” der. “Kavga kapısını kapamak için banka (ribâ) kapısını kapayınız” diyerek insanlara ferman eder, şakirtlerine “Girmeyiniz” emreder.
19-Allah birdir. Başka şeylere müracaat edip yorulma. Onlara tezellül edip minnet çekme. Onlara temellük edip boyun eğme. Onların arkasına düşüp zahmet çekme. Onlardan korkup titreme. Çünkü Sultan-ı Kâinat birdir. Herşeyin anahtarı Onun yanında, her şeyin dizgini Onun elindedir. Herşey Onun emriyle halledilir. Onu bulsan, her matlubunu buldun; hadsiz minnetlerden, korkulardan kurtuldun.
20-Ey insan! Sen kendini, kendine malik sayma. Çünkü sen kendini idare edemezsin. O yük ağırdır; kendi başına muhafaza edemezsin, belâlardan sakınıp levazımatını yerine getiremezsin. Öyle ise, beyhude ıztıraba düşüp azap çekme. Mülk başkasınındır. O Malik hem Kadîrdir, hem Rahîmdir. Kudretine istinat et; rahmetini ittiham etme. Kederi bırak, keyfini çek. Zahmeti at, safâyı bul.
21-Ey biçareler! Mezaristana göçtüğünüz zaman, “Eyvah, malımız harap olup sa’yimiz hebâ oldu. Şu güzel ve geniş dünyadan gidip dar bir toprağa girdik” demeyiniz, feryad edip me’yus olmayınız. Çünkü sizin herşeyiniz muhafaza ediliyor. Her ameliniz yazılmıştır. Her hizmetiniz kaydedilmiştir. Hizmetinizin mükâfâtını verecek ve her hayır elinde ve her hayrı yapabilecek bir Zât-ı Zülcelâl sizi celp edip yeraltında muvakkaten durdurur, sonra huzuruna aldırır. Ne mutlu sizlere ki, hizmetinizi ve vazifenizi bitirdiniz. Zahmetiniz bitti; rahata ve rahmete gidiyorsunuz. Hizmet, meşakkat bitti; ücret almaya gidiyorsunuz.
(Kaynak: B. Said Nursi – Risale-i Nur Külliyatı)
Güzel günler dileğiyle.