BEN BENİM DEĞİL İDİM
Ben benim değil idim amma öyle varsaydım
Ah Nefeslik ömürde üç akçeyi kâr saydım
Yar saydım da fâniyi yaktı suzân-ı firkat
Meğer cezâ-yı sirkat söylemeyi ar saydım
BİR GARİP MUAMMA
Ne garip bir muammâ âdem pula râm olur
Kazanır yemez ammâ kalana bayram olur
TEDENNİ EYLEMİŞ VİVDAN
Tedenni eylemiş vicdan beden insan ruhu sakat
Ahde vefa hak getire ümîd eyleme sadakat
Ne hamakat boyun eğer bir elmaya bin teşekkür
Etmez şükür canı için sorsan niçin yoktur tâkat
HEY GURUR ABİDESİ
Hey gurur abidesi anlatsan bize nesin
Önce sesinden başla senin midir o desin
Bilsen köle bende’sin ah hevesine kanma
Hak nuru’n senin sanma pas tutar âyinesin
TÜM SİMALAR IŞIKLI
Ne sen güzelsin hanım ne bey sen yakışıklı
Rabbin nuru parlayan tüm simâlar ışıklı
BASKIN OLMUŞ SÜSLÜ SURET
Niçin derinde basîret baskın olmuş süslü sûret
Dem-i işret içre kimi kiminde sahte bir cüret
Amma yaklaşır ahiret pîr-ü pâk olmalı sîret
Öyle ister bizi kudret eylemek için mağfiret
İLLA MAKAM
İlla makam illa makam tükenenden gelir mi kâm
Boyun eğme yahu adam merd’e dahi gel olma râm
Deli misin üç gün fani imtihan’çün yapmış sani
Dinle Nebî-yi zîşanı iki cihan ola bayram
HUBB-U CAH
Bir girdâb-ı enenin tuzağıdır hubb-u câh
Emsâle tefevvukla avunduk akşam sabah
Ucb riya gösteriş irtikâb edip günah
Su gibi geçti zaman şimdi duy vâveylâ ah
HABERİ YOK EDERİNDEN
Lîsan-ı halinle anlat kalbim dinlesin derinden
Kulağım işitmez artık yer oynasa da yerinden
Bıktım hamiyyet perdeli benliğin pis seferinden
İhlas nedir bilmeyenin haberi yok ederinden
MUKALLİT
Farz eylemiş ecdaddan öksüzlüğü mukallit
Tarz eylemiş batı’cı köksüzlüğü mukallit
Silmiş nesl-i âlini ruhunun melâlini
O Ucube hâlini arzeylemiş mukallit
NE DEVEYİM NE KUŞUM
İz’an eylemek istemem ne deveyim ne kuşum
Kafamı da kuma gömdüm bu bilimsel duruşum
Toprak inek sinek böcek elbette yardım edecek
Ne var dikkati çekecek bırakın yorulmuşum
YA RAB…
Âdâb ile geçse ömür ah ebede bir bâb turâb
Tecerrüd etmişse âdâb ora harâb bura harâb
Üç gün tarâb yakar zîra firkati var ya dünyanın
Ol Resul-u kibriyânın yolundan sen ayırma ya Rab
ŞAŞIRILDI ŞİRAZE
Meğer ne elzem imiş şeytandan istiâze
Millet tanısın deyu hakka olduk kepâze
Dizginlenmeyen pis nef’s kalp ruhu eze eze
Benlik kılındı taze şaşırıldı şirâze
O PERDE
Haller içler acısı bir açılsa o perde
Ucub riyada kimi gururla düşmüş derde
Din hizmeti zannetmiş nefsinin serâbını
Yazık binlerce yazık davası düşmüş yerde
EY NEBİ
Ne yâd-ı vasla yüz kaldı ne vuslata ey nebi
Şol fâninin gafletinden kuşattı pis ecnebi
Telvis eyledi edebi bilcümlemiz oldu gark
Yaşlımız sakallı sabi genç dinden önce cebi
GÜNAHI SANDIM KEMALAT
Bana benim içün bakan benden bir şey yok bende
Ben de bende değilim hem olmuşum nefse bende
Marifet’çün verilmiş ya cümle mucize âlât
Günahı sandım kemâlât çürüyecek bedende
SAHTE CAM
Gör ne çektim ey füsunkar beni gamdan azâd et
Yetti tuzak kılıp uzak yalan kâm’dan azâd et
Sen değilsin sende olan meğer sen de âyine
Hak Nuruymuş kalbe dolan sahte camdan azâd et
KİM ALMIŞ KİM YAŞAMIŞ BATIDAN SAADETİ
Kim almış kim yaşamış batıdan saadeti
Gördük kan ve gözyaşı getirmek ya adeti
Bir hasis menfaat’çün ah yırtıcı canavar
İnsaniyeti savar şeytana ibadeti
DAİRE-İ MEŞRUA
Kem bahta mı müptela kim terkeyler hep helâli
Zir-ü zeber eder zâhir vâveyla-i melâli
Niçin Kâfi gelmez bize dâire-i meşrua
Tecellide dâim Rabbin kahhar ism-i Celâli
KÖR HEVESİN TUZAĞI
Mahpus eyledi ömrümü kör hevesin tuzağı
Basiretim de görmedi kabir kadar uzağı
Ne lezzet ne azap dinler o durmadan yaklaşan
Haber midir ah aklaşan saçta bulsam toprağı
SEVDANIN İZİ
Ne bir ses ne bir haber ne sevdanın izi var
Belli ki hazanda gönül gör yürekte sızı var
Bir’i arar amma kanar kimi dem yalan aşk’a
Ah O nu bulana kadar bin gönül hırsızı var