Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Kategoriler
Sosyal Medya

SELAMİ ÖKTEM ÖNEMLİ BİR YARAYA PARMAK BASTI

SELAMİ ÖKTEM’İN KÖŞE YAZISI

SELAMİ ÖKTEM’İN KÖŞE YAZISI

“BUYURUN CENAZE NAMAZINA”

Osmanlı padişahlarından bazılarının tebdil-i kıyafet ile gezip halkı hem teftiş ettiği hem de dinlediği bilinir.

Ben tarihçi değilim; ama sanıyorum ki tebdil-i kıyafet gezen padişahlardan en meşhur olanı Sultan IV. Murad Han’dır.

Anlatırlar ki Sultan IV.Murat Han bir gece yine tebdil-i kıyafet gezip, kendi koyduğu tütün ve içki yasağını teftiş etmek ister. Yasağa uymayanlara verdiği ağır cezalar dilden dile dolaşan Sultan IV. Murad Han dolaşırken kapalı bir kahveden sızan ışığı görür ve yaklaşır. Pencere deliğinden içeri baktığında içerdekilerin yasağa uymadıklarını görür. Bunun üzerine içeri girip bir masaya oturur.

Yanına kahveci yaklaşıp bir isteği olup olmadığını sormak isterken Sultan IV. Murad Han, “Sen içki içmenin yasak olduğunu bilmiyor musun?” diye sorar.

Kahveci, “Hele uzun etme çek sen de” diye karşılık verince.

Sultan “Padişahın emrine karşı gelmek ne demek biliyor musun?” der.

Kahvecinin benzi atar ve sorar: “Beyzadem adını bağışlar mısın?”

Murad cevabını alan kahveci tekrar sorar: “Sultanlığı da var mı?”

Padişah, “evet” deyince kahveci hemen yandaki masanın üzerine uzanır ve bağırır: “Buyurun cenaze namazına.”

Çok eski yıllar, çok zor şartlar ama halkı bizzat teftişe çıkan padişahlar geçmişte kaldı. Bu padişahlar halkı sadece teftişe değil; aynı zamanda dinlemeye de çıkarlardı. Sorunları bizzat yerinde tespit etmek isterlerdi. Çıkardıkları kanunların veya yasakların işlerliğini bizzat görürlerdi. Günümüzde bu kadar zor değil şartlar; ancak yine de bazı şeyler görmek yerine görmezden gelmeyi tercih edenler olabiliyor. Hayret ediyorum. Şaşkınlıkla karşılıyorum. Neden sessiz kalınıyor anlamıyorum. Ortada bir sorun var; ama duyan, gören ya da sorumluluk alan yok.

Sevgili “Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi” çalışanları ve yöneticileri hiç değilse tıpkı eskiden padişahların yaptığı gibi siz de hazırladığınız sınavlara girin. İnsanların nasıl sorunlar yaşadıklarını bizzat görün. Ya da zahmet etmeyin; ben size neler yaşadığımı anlatayım:

2 Aralık 2018 günü “Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi”nin yaptığı Yabancı Dil Sınavı’na girdim. Her zamanki gibi güvenlik önlemleri had safhada. Güzel! Sorun yok. Şundan eminiz ki sınav gerçekten sorunsuz gerçekleşecek. Herhangi bir kopya skandalının oluşması oldukça zor. Sınav sonrası insanların cep telefonuna ihtiyaç duyacaklarını bildikleri halde cep telefonunu sınava almayacaklarını sınav giriş kağıdında bildirdikleri için yanınızda getirmemeyi öğrendiniz. Ancak başka sorunlarımız var. Örneğin; İstanbul’da sınava gireceksiniz ve çok uzaktan geldiniz. İstanbul Kart gibi kartları kabul etmiyorlar. Bununla da bitmedi! Sınava girmek için dolmuş, taksi gibi ulaşım araçlarını kullananlar oluyor ve bu kişilerin yanlarında bozuk paralar var. Bu bozuk paralar sınav sonrasında da lazım olacak. Ama kapıdaki güvenlik görevlileri “Sınava bunlarla giremezsiniz.” diyor. Paraları sınav binasının girişinde bir yere bırakıp tekrar içeri yöneliyorlar. Yine olmuyor. Bu sefer de evlerinin anahtarları sorun oluyor. İyi de bu anahtarları kime emanet etmeliler?

Sorunlar sadece bozuk para ya da ev anahtarı ile bitmiyor. Örneğin; Yabancı Dil Sınavı her ilde yapılmıyor. Ben bu hafta sonu sınav için Gümüşhane’den Trabzon’a kendi arabam ile gittim. Eşyalarımın hepsini de arabamda bırakırım diye planladım. Ama arabamın anahtarını nereye bırakacaktım? Sınav giriş binasının girişindeki görevlilere soruyorum: “Ne  yapacağım arabamın anahtarını?” Cevap hızlı ve net: “Kantine emanet edebilirsiniz.” İyi de ne kadar güvenebilirim ki okulun kantininde görevli kişilere? “Herkes oraya bırakıyor.”

Okul kantinine mecburen bıraktım arabamın anahtarını. Tabii 2 TL ücret karşılığında. Kantin görevlisi beyaz zarflar verdi herkese. İçine eşyamızı koyduk. Üzerine de masanın üzerinde bulunan kurşun kalemle adımızı yazdık. Paramızı verdik. Ve sonra 180 dakika sürecek olan sınavımıza gittik.

Sevgili Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi yöneticileri, lütfen artık bu sorunu görün ve bir çözüm yolu üretiniz. Tamam, siz işinizi iyi yapıyorsunuz ve sınavları sorunsuz bir şekilde gerçekleştiriyorsunuz. Güvenlik görevlileri de işlerini iyi yapıyor ve içeriye toplu iğne bile sokmuyor. Ancak sınava girenler olarak biz mağdur oluyoruz. Eşyalarımızı gerçekten güvenerek teslim etmek istiyoruz. Aklımız arabamızda, eşyalarımızda olmadan sınava odaklanabilmek istiyoruz. Lütfen sesimizi duyun.