Osmanlı gençlerinde batı hayranlığının resmî bir doktrin haline dönüşmesi 1839 Tanzimat Fermanı ile başlamıştır.
Bu tarihten sonra Avrupa, Türk gençleri için adeta ulaşılması gereken bir amaç olmuştur.
Tanzimat; gençlerimize Avrupa hayranlığının yanı sıra maalesef kendi milletimizle ilgili “Biz bir şey yapamayız…” ekseninde ümitsizlik bakışı aşılamış ve bu aşının tesiri ne yazık ki Cumhuriyet döneminde de devam etmiştir.
İşin en garip tarafı da, Tanzimatçı batı hayranlarının tembelliklerine dinimiz İslam’ı alet edip “Din bizi geri bıraktı…” iftirasını bir fikir gibi ortaya sürmeleri olmuştur.
Avrupaya da tüm dünyaya da medeniyeti ve bilimi öğreten, Kur’an gibi bilimi hep tavsiye eden bir ilahi kitabın sahibi İslamiyet’in Osmanlı’yı nasıl geri bırakmış olacağı fikri; dün olduğu gibi bugün de sadece İslam düşmanlığından kaynaklı deli saçması bir hezeyandan ileri gidememiştir.
1900’lü yılların başında Avrupa mukallidi sözde aydınlara rağmen millî duruşları ile öne çıkan Mehmet Akif, Bediüzzaman ve Necip Fazıl gibi pek çok Türk münevveri ise, hep istikbale ümitle bakmışlar, ümitsizliği ve tembelliği üzerimizden atıp maddi ve manevi terakkimizle bir gün Avrupa’yı geri bırakacağımızı haykırmışlardır.
1900’lü yılların başında Osmanlı’nın yaşadığı o kâbus günlerinde yazdıkları ve söyledikleriyle Türk milletini “ümit” aşısıyla ayakta tutmak için çırpınan bu Osmanlı münevverleri: “Neden dünya herkese terakki dünyası olsun da, yalnız bizim için tedennî dünyası olsun?” diyerek tembellik ve ümitsizlik bakışına adeta isyan etmişlerdir.
Bediüzzaman Hazretleri bizi geri bırakan sebepleri anlatırken şöyle der: “Yeis (ümitsizlik) dehşetli bir hastalıktır ki, âlem-i İslâm’ın kalbine girmiş. İşte o yeistir ki bizi öldürmüştür.” Ve Yeis yani ümitsizlik için “milletlerin kanseridir” ifadesini kullanır. Mehmet Akif ise “Ye’s öyle bataktır ki; düşersen boğulursun. Ümmîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!” diyerek Türk gençlerine gerekli olan mesajı en net şekilde vermiştir.
Batı taklitçiliğine karşı olan bu millî âkil münevverlerimiz millet olarak içine düştüğümüz girdabın sebeplerini de bu girdaptan kurtuluşun çarelerini de şöyle sıralamışlardır: “Bizim düşmanımız cehalet, zaruret, ihtilâftır. Bu üç düşmana karşı san’at, marifet, ittifak silâhıyla cihat edeceğiz.”
YIL 2020 ve SELÇUK BAYRAKTAR
Şu anda tam da Mehmet Akiflerin, Bediüzzamanların, Necip Fazılların özlediği bir millî medeniyetin ilkbaharını yaşıyoruz.
Sadece bir sahada öze dönüş değil, her alanda bir millileşme hamlesi yaşanıyor.
Sayın Selçuk Bayraktar, yeni Türkiye’nin ilk bahar müjdecilerinden…
Selçuk Bayraktar ne yaptı?
Her şeyden önce korku dağlarını devirdi. “Biz bir şey yapamayız, beceremeyiz…” gibi yüzyıldır beynimize kazınan o korkunç kanser urunu zihinlerimizden kazıyıp attı.
Türk gençlerine güven verdi. Batı ezilmişliğini ve korkusunu silip attı. Mehmet Akif’in tabiri ile Türk milletinin azminin önündeki zincirlerin kırılmasına önderlik yaptı, bu konuda adeta Milat oldu…
Dünya devlerinin elindekilerden daha mükemmelini yaparak insansız hava araçlarını üretip ordumuzun emrine verdi. Uçan arabaların, insansız uçakların önünü açtı, müjdesini verdi… Yüzbinlerce gencimize geleceğin dünyasının en önemli silahı ve zenginliği olacak “yazılım eğitimi” nin yolunu açtı. Anadolu gençlerine güven aşıladı, ideal aşıladı, doğruluk aşıladı…
Selçuk Bayraktar; dün “din bizi geri bıraktı…” diyenlere cevap olarak bugün “Elhamdülillah, ya Allah ya Bismillah…” diyerekteknolojinin düğmelerine dokunup Allah’a inanan ve güvenen Türk gençlerinin Allah’ın izni ile nelere imza atacağını gösterdi. Aynı ideallerle Türk gençlerine örnek abi oldu…
Geçen hafta Sayın Selçuk Bayraktar ve arkadaşlarının son çalışmalarını içeren “AKINCI BELGESELİNİ” izledim.
Tek kelime ile mükemmel… Allah’a şükrettim… Milletim adına şükrettim…
Bediüzzaman Hazretleri’nin “Kimin himmeti milleti ise, o tek başına bir millettir…” sözünün Selçuk Bayraktar’da örnekliğini gördüm…
Her vatandaşımız, bahusus her gencimiz AKINCI BELGESELİNİ izlemeli. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından bütün öğrencilerimize bu belgesel izlettirilmeli…
Millî diriliş miladımıza vesile olan Sayın Selçuk Bayraktar’a ve Ona bu millete hizmet yolunda güzel hedefler gösteren muhterem validesi başta olmak üzere aile efradına, BAYKAR firması yetkililerine, Sayın Bayraktar’ın en büyük destekçilerinden biri olduğuna inandığım Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a Gümüşhane’den selamlar ve dualar gönderiyoruz. Allah yardımcınız olsun.
Sizler, bir milletin yeniden uyanış ve şahlanışının müjdecilerisiniz. Allah var etsin, Allah daim etsin.
Güzel günler dileğiyle.