Başbakan Binali Yıldırım, İçişleri Bakanlığınca 8 Eylül 2016 Perşembe günü Vilayetler Evi’nde düzenlenen toplantıda valilere hitap etti.
Başbakan Binali Yıldırım, 81 ilin valisine seslenerek, “Sahadaki hiçbir iş şekil ve usul hatası olmadan yapılmaz. Bunu bir kere unutmayın. Uygulamanın içinden gelen biri olarak söylüyorum. Eğer usulü, biçimi, her şeyi dört dörtlük yapmaya çalışırsanız, işi yapamazsınız. Bir tercih yapacaksınız. İş mi yapacağız, yoksa mevzuatı mı kollayacağız? Mesele milletin menfaati, ülkenin geleceği ve menfaati ise hata yapın ama hainlik yapmayın. Hata yapmaya alan var ama hainliğe asla alan yok.” dedi.
Yıldırım, İçişleri Bakanlığınca Vilayetler Evi’nde düzenlenen Valiler Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, dün gece geçirdiği rahatsızlık sonucu vefat eden eski Ulaştırma Bakanı Ahmet Arif Denizolgun’a Allah’tan rahmet, ailesine başsağlığı diledi.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya yeni görevinde başarı temenni eden Yıldırım, kendisinin valilerle birlikte güzel çalışmalara imza atacağına yürekten inandığını belirtti.
Valilere, “Sizler Ankara’nın Anadolu’daki temsilcilerisiniz” diye hitap eden Yıldırım, “Bir insan düşünün, baş var, uzuvları var. Vatandaşa en yakın duran, vatandaşın her türlü sorunuyla derdiyle dertlenen birimler, mahalli idareler, yerel yönetimlerdir. Dolayısıyla bizim buradan, Ankara’dan gördüğümüzün, sizin gördüğünüzle aynı olmadığını biliyoruz. Her şeyden önce Ankara ile Anadolu’nun olaylara bakışı arasındaki uyumsuzluğun ortadan kalkması lazım. Neyi kast ediyorum? Biz Ankara’da bazı şeyleri yazıyoruz, çiziyoruz, talimatları gönderiyoruz. Düşünüyoruz ki her şey orada çiçek gibi gidiyor. Böyle olmadığını biliyoruz, gittiğimizde buna şahit oluyoruz.” değerlendirmesini yaptı.
“SÜREKLİ İLETİŞİM ARKADAŞLAR”
Sadece Ankara’yı sorumlu tutmanın haksızlık olacağını vurgulayan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ama Ankara’nın özellikle merkez teşkilatlarının sahada ne oluyor, ne bitiyor, bunları sürekli izlemesi lazım. İzlemekle de kalmayacak gidecek bizatihi bakacak. Orada acaba, yukarıda planlandığı, talimatlandırıldığı gibi işler düzgün gidiyor mu, gitmiyor mu yoksa bize verilen raporlar sahada farklı şekilde mi uygulanıyor? Bir kere bunu çok iyi görmemiz lazım. Sürekli iletişim arkadaşlar. Ankara sizinle iletişim halinde olacak, siz Ankara ile iletişim halinde olacaksınız. Yani dinamik bir yönetişim şekli ancak ve ancak sorunları zaman kaybetmeden çözüm üretmek için faydalı olabilir.”
“MENFAATE YÖNELİK İŞ YAPARKEN SONUNA KADAR DA KORKUN”
Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Tatbik eden, icra eden, karar verenden daima daha kuvvetlidir” sözüne atıfta bulunan Başbakan Binali Yıldırım, şunları kaydetti:
“Bu çok doğru. Masa başında olanlar hesap kitap yaparlar ama sahadaki uygulama hiçbir zaman planlanan projeyle aynı olmaz. Onun için de memur uygulama yaparken korkar, çekingen davranır. ‘Acaba bunu böyle talimat yazmışlar ama bunu uygulasam iş görülmüyor; uygulamasam, niye uygulamadın diye sual soruluyor. Ben ne yapacağım?’
Arkadaşlar memleketin, milletin işini yaparken şekil, usul hatası yapabilirsiniz. Sonuna kadar yapabilirsiniz. Hiç endişe etmeyin ama kendi ve bazı menfaate yönelik iş yaparken sonuna kadar da korkun. Milletin işini görüyorsanız, ‘Efendim şurada hata yaptım, burada bilmem ne yaptım.’ Bunlara takılmayın. Sahadaki hiçbir iş şekil ve usul hatası olmadan yapılmaz. Bunu bir kere unutmayın. Uygulamanın içinden gelen bir arkadaşınız olarak söylüyorum arkadaşlar. Eğer usulu, biçimi, her şeyi dört dörtlük yapmaya çalışırsanız işi yapamazsınız. Bir tercih yapacaksınız. İş mi yapacağız yoksa mevzuatı mı kollayacağız? Mesele milletin menfaati, ülkenin geleceği, menfaati ise hata yapın ama hainlik yapmayın. Hata yapmaya alan var ama hainliğe asla alan yok.”
Başbakan Binali Yıldırım, “Toplumda vicdanları rahatsız edecek, ‘Bu da yapılır mı?’ dedirtecek bir olay yaşanmaması için kılı kırk yaracaksınız. Bu konuda çok tenbihatlarımız oldu, bir kez daha söylüyorum, burada ölçümüz belli, baştan dedik ki ’17-25 Aralık sonrasıdır, öncesi bizim için geçerli bir şey değil.’ 17-25 Aralık, örgütün devletle bilek güreşi yapmaya karar verdiği gündür. O günden sonra bu örgütle irtibatlı, iltisaklı, iş yapanlar varsa, var olmaya devam ediyorsa bir şekilde bunların mazur görülmesi, masum görülmesi asla düşünülemez.” dedi.
İllerde gerçekleştirilen çeşitli törenlere bürokrasiden çok yoğun katılım olduğunu dile getiren Yıldırım, valilere bu tür törenlere ilişkin seçici davranmalarını söyledi. Başbakan Yıldırım, “Kendimden biliyorum, bir etkinliğe, bir törene gittim mi sistem duruyor. Herkes hurra takılıyor peşimize, devlet paydos ediyor. Gidin ama amirlerine, daire müdürlerine ‘gelmeyin’ deyin, işinize bakın, ilgili kimse o katılsın. Hurra, ‘Vali bey beni de görsün, beni de görsün.’ Bu sefer dükkan kapanıyor, tezgah toplanıyor, millet bekliyor. Tören ne zaman bitecek, beyler ne zaman dönecek, milletin işi ne zaman görülecek? Bunda lütfen seçici olalım, ‘gitmeyin’ demiyorum, gidin ama herkes de peşinizden gelmesin, herkes işini gücünü yapmaya devam etsin, dükkan açık olsun.” diye konuştu.
Türkiye’nin 15 Temmuz’da ciddi bir olay yaşadığını ve hain darbe girişimiyle karşı karşıya kaldığını anımsatan Yıldırım, milletin cesareti, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dirayeti, dik duruşu ve hükümetin millet iradesine ve demokrasiye olan sadakati ile TBMM’nin milli irade konusunda koyduğu kararlılıkla darbe girişiminin def edildiğini ifade etti.
Başbakan Yıldırım, şimdi onun hasarlarının ölçümü ve tamiriyle meşgul olduklarına işaret ederek, şöyle konuştu:
“Bu yetmezmiş gibi yıllardır milletimizin, ülkemizin başını ağrıtan bu terör belası da yine iş başında, çok yoğun bir faaliyet içerisinde. İki tane önemli konumuz var FETÖ ve bölücü terör örgütü. Türkiye’nin kaderi bunlarla yaşamak değildir, yani gündemin bunlarla istila edilmesine asla müsaade etmeyin. Hayat devam ediyor, insanımızın morale ihtiyacı var, insanımızın geniş ufuklara, gelecek ufuklara ve güzel hayallere de ihtiyacı var, o hayallerin gerçekleştirilmesine de hakkı var. Bunun için gerek illerimizde, gerek ilçelerimizde, köylerimizde terörün yegane, tek bir gündem olarak devam etmesine lütfen izin vermeyin. Eğer bunu yapmaya devam edersek bir anlamda terör örgütlerinin amacına bilerek, yahut bilmeyerek hizmet etmiş oluruz. Milletin morale, güzel şeyler duymaya ihtiyacı var. Bunu milletimizden asla esirgemeyin.”
“17-25 ARALIK, ÖRGÜTÜN DEVLETLE BİLEK GÜREŞİ YAPMAYA KARAR VERDİĞİ GÜNDÜR”
Darbe girişimi sonrasında açığa alınan, memuriyetten çıkarılan çok sayıda kamu görevlisi olduğunu anımsatan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kamu sektörü için, kamu için ciddi sayılabilecek bir tasfiye yapılıyor. Burada tabi zaman zaman titiz davranılmadığı, sapla samanın birbirine karıştığı, yaşla kurunun bir arada yandığı şeklinde serzenişler, şikayetler geliyor. İşin başında hep şunu söyledim, ‘İntikam duygusuyla değil, adaletle hareket edeceğiz.’ Bu mesaj kime? Bu herkese, karar veren herkesedir. Buna savcılar da hakimler de kamu görevlileri de dahildir, valiler de dahildir. Biz yurdun her köşesinde, her dairede, her kurumda tek tek gidip bu işlerle ilgilenecek, acaba yanlış var mı, yok mu, yerinde mi, değil mi diye kontrol edecek şansımız yok. Bizim sizlerin ferasetine, dirayetine, adaletine güvenmekten başka kaynağımız da yok. Toplumda vicdanları rahatsız edecek, ‘bu da yapılır mı?’ dedirtecek bir olay yaşanmaması için kılı kırk yaracaksınız. Bu konuda çok tenbihatlarımız oldu, bir kez daha söylüyorum, burada ölçümüz belli, baştan dedik ki ’17-25 Aralık sonrasıdır, öncesi bizim için geçerli bir şey değil.’ 17-25 Aralık, örgütün devletle bilek güreşi yapmaya karar verdiği gündür. O günden sonra bu örgütle irtibatlı, iltisaklı, iş yapanlar varsa, var olmaya devam ediyorsa bir şekilde bunların mazur görülmesi, masum görülmesi asla düşünülemez. O yüzden yapacağınız çalışmalarda bu hususa özellikle ehemmiyet vermenizi rica ediyorum, bunu sizden istiyorum.”
Operasyonların merkezde, taşraya oranla daha fazla yapıldığını anlatan Başbakan Yıldırım, “Taşrada biraz daha bu konuda gayret gerekiyor. Bu işi de gündemimizden çıkarmamız lazım. Nasıl çıkaracağız? Emin olduğumuz zaman, burada gerekli çalışmalar yapıldı, devletin kılcal damarlarına kadar sızmış o alçak terör örgütünün bütün mensupları tasfiye edildi, temizlendi… Bunu uzatmadan yapmamız lazım.” dedi.
“ŞÜPHESİZ YANLIŞ HESAP BAĞDAT’TAN DÖNER”
Binali Yıldırım, “Sayın Cumhurbaşkanımızın da talimatı bu yönde, Müsteşarımıza da ben gerekli talimatı verdim. Başbakanlık Müsteşarlığı başta olmak üzere, bütün illerde, her yerde bir nevi ‘kriz merkezi’ oluşturun. Bu ne demek? Yani bu konularda kendisine haksızlık yapıldığı kanaati olan, bu şekilde size dönüş yapan veya sizin tespitleriniz varsa bunları oluşturacağınız birim vasıtasıyla toplayın. Şüphesiz yanlış hesap Bağdat’tan döner. Yanlış yapıldıysa, adalete, hukuka uymayan bir iş varsa bu operasyonlar, bu çalışmalar tamamlandıktan sonra dönülüp bakılacak ve yapılmış yanlışlar varsa düzeltilecek.” değerlendirmesinde bulundu.
“Bu meselede yüzde 100 doğru yapılamayacağını baştan kabul ettik.” ifadesini kullanan Yıldırım, “Çünkü örgüt, kapalı bir örgüt. Örgüt saydam değil. Örgütün ilişki ağları, çalışma biçimleri, tespitte bize çok büyük zorluk çıkarıyor. Bazen yanınızda yıllarca çalıştığınız insan size ‘Buraya kadar.’ diyor. İcabında derdest edip götürebiliyor. Böyle bir yapıyla, böyle bir örgütle karşı karşıyayız. O yüzden bu konularda ne işi sulandıralım ne de bariz hatalara asla ve asla izin verelim, bunlara dikkat edelim.” diye konuştu.
Başbakan Binali Yıldırım, emniyet ve jandarmaya aynı derecede önem verilmesi gerektiğini belirterek, “Emniyete ne kadar önem veriyorsanız jandarmaya da aynı şekilde önem verin. İkisi bir olduğu zaman sinerjileri birleştiği zaman yönettiğiniz ildeki güvenlik, asayiş ve toplum huzuru çok daha rahat şekilde sağlanacak. Eğer bu kurumlar arasında bir koordinasyon sorunu, uyumsuzluk çıkarsa, birini diğerine daha çok tercih ettiğiniz algısı oluşmaya başlarsa o zaman bir zafiyet var demektir. Büyük sıkıntı kapıda demektir.” dedi.
Yıldırım, İçişleri Bakanlığınca Vilayetler Evi’nde düzenlenen Valiler Toplantısı’nda valilere hitap etti.
Jandarma ve Sahil Güvenliğin İçişleri Bakanlığına bağlandığını anımsatan Yıldırım, bu durumun taşrada tam anlamıyla hissedilmediğini belirtti. Yıldırım, jandarma ve emniyetin bölgesel görev yerleri bakımından farklılık taşıdığını vurgulayarak, sevk ve idarede bu hususun gözden uzak tutulmaması gerektiğini söyledi.
“Emniyete ne kadar önem veriyorsanız Jandarmaya da aynı şekilde önem verin.” diyen Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İkisi bir olduğu zaman sinerjileri birleştiği zaman yönettiğiniz ildeki güvenlik, asayiş ve toplum huzuru çok daha rahat şekilde sağlanacak. Eğer bu kurumlar arasında bir koordinasyon sorunu, uyumsuzluk çıkarsa, birini diğerine daha çok tercih ettiğiniz algısı oluşmaya başlarsa o zaman bir zafiyet var demektir. Büyük sıkıntı kapıda demektir. Bu konulara özellikle dikkat etmenizi istirham ediyorum.
Yenidir, zamanla oturacaktır ama şunu bilmelisiniz ki bu dönemde artık jandarma da sahil güvenlik de her yönüyle, personel, sicil, sevk ve idare yönüyle tamamen İçişleri Bakanlığımızın sevk ve idaresindedir. Başkaca bir makamdan ‘olur’ ve izin alma mecburiyeti yoktur. Bu ne demektir? Zamanı daha etkin kullanacaksınız, terörle mücadele de çok daha esnek, çok daha hızlı hareket edeceksiniz.”
“YÖNETTİĞİNİZ ŞEHİRDEKİ HER ŞEYİN NEFES ALIP VERMESİNDEN SORUMLUSUNUZ”
İkinci bir düzenlemenin ise Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlıkları (YİKOP) ile ilgili olduğunu dile getiren Yıldırım, özellikle büyükşehirlerde il özel idaresinin tüzel kişiliğinin ortadan kalktığını ancak büyükşehirlerin birçoğunun bu değişime ayak uyduramadığını ifade etti.
Yıldırım, coğrafi alanın çok geniş, hizmetlerin çok çeşitli olduğuna dikkati çekerek, şu değerlendirmede bulundu:
“Yıllardır kaymakamlıklar, valilikler yol yapar, suya bakar, diğer işleri halleder, alışmış. Belediye de ya iş bilmezlikten ya planlama yapamamaktan veya da iktidar partisiyle farklı partilerde olunca ideolojik sebeplerden dolayı, maalesef şehir dışındaki hizmetler istendiği gibi yapılamadı. Bu, bir memnuniyetsizlik olarak vatandaşa yansıdı ve vatandaş, ‘Bu, belediyenin işi. Onun yapması lazım’ dediğimizde hiç bize itibar etmedi. ‘Ne demek belediye? Siz, devlet değil misiniz? Birbirinizin üzerine niye suç atıyorsunuz? Bakana söylüyoruz, ‘belediye’ diyor; belediyeye söylüyoruz ‘bakan’ diyor. Bu ne biçim iş? ‘Biz, sizin aranızda gidip gelecek miyiz? İşimizi kim yapacak?’ diye şikayetler maalesef uzun süreden beri vardı.
Bunu ortadan kaldırmak için YİKOP denilen yapıya bir tüzel kişilik kazandırdık. Bu, zaten sizlerin, büyükşehirlerdeki valilerimizin isteğiydi. Ne olacak bu şekilde? Burada bütçe olacak, işler planlanacak. Belediyenin yapamadığı yerleri biz yapacağız. Ne olacak? Belediyenin oraya verilen bütçesini de alacağız ve Valilik İl Özel İdaresine vereceğiz. Böylece, hizmetin aksamasının ve gecikmesinin önüne geçmiş olacağız. Valiler olarak siz, yönettiğiniz şehirdeki her şeyin nefes alıp vermesinden sorumlusunuz.”
Başbakan Yıldırım, valilerin tek işinin şehirlerin güveliği olmadığını vurgulayarak, yerel ekonominin canlandırılmasından sorumlu olduklarını, bunun için proje üreteceklerini söyledi. Yapılacak çalışmalarla şehirlere heyecan verilmesi gerektiğini anlatan Yıldırım, “Çünkü şehir heyecanlanmazsa geleceğini inşa edemez. Mutlaka şehre heyecan verecek ve yaratıcı projeler bulacaksınız. Eğer, yönettiğiniz şehirlerdeki hemşehrilerinizi işin içine katamazsanız, ne kadar başarılı yönetici olursanız olun, sonuç yok. Bunu bilmelisiniz. Vatandaş, işin içine katılmalı, vatandaş sizin heyecanınızı görmeli ve sizin heyecanınıza ortak olmalı. Bunu, başardığınızda evelallah sırtınız yere gelmez.” diye konuştu.
“BU, ÜLKENİN GELECEĞİ İÇİN UYGULANAN SİNSİ, KÜRESEL BİR PLANDIR”
Mutlaka, yerel projelere, yerel faaliyetlere hız kazandırılması gerektiğini aktaran Yıldırım, 19 Eylül Pazartesi günü 17 milyondan fazla öğrencinin ders başı yapacağı için tüm okulların hazır hale getirilmesi gerektiğinin altını çizdi. Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti:
“Okullar, eğitim ve öğretime hazır olmalı. ‘Efendim, Milli Eğitim Müdürüne talimat verdim. ‘Okullar hazır, Sayın Valim.’ ‘Aferin, yavrum’. Bitti mi? Bitmez. ‘Hadi gidelim, bir bakalım’ diyecek. Dolaşacaksın, şöyle bir okulları. ‘Sıralar yerinde mi, temizliği var mı, boyası badanası tamam mı, herhangi bir eksiği gediği ne var?’ diye göreceksiniz. Saha, çok önemli.
Biz, bir sürü kanun çıkarıyoruz, talimatlar yazıyoruz. Bir bakıyorsunuz, iki kademe sonra buharlaşmış, yok. Talimat da gitmiş, iş de kalmış. Olmaz. Sürekli, sahada olunacak. Vatandaşın size gelmesini beklemeyin, siz gidin. Vatandaş gelip, ‘Şu derdim var, bu derdim var’ diyerek kapıda bekliyor. Üç saat, beş saat bekliyor, vali beyin keyfi gelecek, görüşecek. Öyle yapıyorsunuz demiyorum ama algı bu. Mutlaka ve mutlaka ‘insanı yücelt ki devlet yücelsin’, sihirli cümledir. Osman Bey’i 619 yıl cihan devleti yapan felsefenin arkasında bu vardır. ‘İnsanı yücelt ki devlet yücelsin.’ İnsanlar mutlu olmazsa, bizim varlığımızın anlamı kalır mı? Ne kadar başarılı olduğumuzun anlamı kalır mı? Yapacağımız işlerde eğer insanı merkeze almamışsak, insanın mutluluğunu, refahını esas almamışsak ne anlamı var yaptığımız işin? Bu, bizim inancımıza da uygun değil. Bizim inancımız, ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın.’ var.”
Uyuşturucu ile mücadelenin önemine işaret eden Binali Yıldırım, bu konuda amansız bir şekilde mücadele edileceğini kaydetti.
Yıldırım, şu anda gençlik ve gelecek için en büyük tehditlerden birinin uyuşturucu olduğuna işaret ederek, “Bu, öyle bir ticari faaliyet değil, bu sinsi bir plandır. Ülkenin geleceği için uygulanan sinsi, küresel bir plandır. Bunu, lütfen bilin. Bu konuda da elinizde çok imkan var. ‘Ağ, sistem nasıl çalışıyor, nereden ne geliyor, kaynaklar ne? Bunlara kafa yoracaksınız, aynen terörde olduğu gibi.” dedi.
Başbakan Binali Yıldırım, hudut kapısı dışındaki her geçişin, düşman geçişi olduğunu belirterek, “Anında karşılık verilecek. Tereddüt yok. ‘Efendim, operasyon yaparsam, niye yaptın sivillere falan diye sorarlar.’ Bu ülkenin Başbakanı olarak söylüyorum, hudut kapısı olmayan her geçiş gayri kanuni geçiştir, suçtur, gereği neyse yapılacaktır. Nasıl bir düşman topraklarımıza saldırınca hemen karşılık veriyorsak, bu da aynı. Hiç tereddüt göstermeyeceğiz, anında gereğini yapacaksınız. Bu konu çok net.” dedi.
Yıldırım, İçişleri Bakanlığınca Vilayetler Evi’nde düzenlenen Valiler Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, terörle mücadelede yeni bir sürece girildiğini, bu yeni sürecin adının, “Savunma” değil, “taarruz” olduğunu belirtti.
Hudut kapılarını emniyete aldıklarını ifade eden Başbakan Yıldırım, “Eğer biz dışarıdan girişleri önleyemezsek, sızlanmamızın anlamı yok. Efendim, ‘dış güçler onlar bunlar bizi rahat bırakmıyor, teröristleri başımıza salıyor’ diye şikayet etmeye hakkımız yok. Bunu dediğimiz zaman adam diyor ki ‘kardeşim senin dışarıdan sınırlarından girenlere de mi ben karışacağım, sahip ol sınırlarına’ diyor. Bunu bir kere baştan sağlayacağız. Hiçbir mazeretimiz olmayacak.” diye konuştu.
Başbakan Yıldırım, “Hudut kapısı dışındaki her geçiş, düşman geçişidir. Anında karşılık verilecek. Tereddüt yok. ‘Efendim, operasyon yaparsam, niye yaptın sivillere falan diye sorarlar.’ Bu ülkenin başbakanı olarak söylüyorum, hudut kapısı olmayan her geçiş gayri kanuni geçiştir, suçtur, gereği neyse yapılacaktır. Nasıl bir düşman topraklarımıza saldırınca hemen karşılık veriyorsak, bu da aynı. Hiç tereddüt göstermeyeceğiz, anında gereğini yapacaksınız. Bu konu çok net.” ifadesini kullandı.
Yıldırım, “Şurada beş kişi var, burada yedi kişi var. Sabah şuradan kalktılar, buraya geldiler.’ Bu ne demek kardeşim? Biz terörle mücadele mi yapıyoruz, adeta bacılık olmuşlar. Yaz kış, gece gündüz enselerinde olacaksınız. Gerekirse onların yöntemleriyle mücadele edeceğiz. Aynı yöntemleri kullanacağız ama mutlaka ve mutlaka bu meseleyi Türkiye’nin gündeminde en alt sıralara getirmemiz lazım. Bu, bizim projelerimizi geciktiriyor, kalkınma hamlemizi sekteye uğratıyor, hedeflerimizin maalesef şaşmasına sebep oluyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Çukurca’ya yaptığı ziyareti anımsatan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
“25 yıldır girilmeyen yere girmişler, adamlar orada kendilerine göre yapı kurmuşlar, insanları çağırıyorlar, hesap soruyorlar, talimatlar veriyorlar. Ama ne oldu şimdi darma duman oldu, helak oldu gittiler. Şehitlerimiz de oluyor, yüreğimiz yanıyor, acı çekiyoruz. Ama bağımsızlığın bedeli var. Bağımsızlık altın tepside sunulmuyor. İstiklal mücadelesi, Çanakkale… Bunları ne için yaptık? Bu toprakları vatan yapmak için. Bu mücadele de bundan sonra da devam edecek. Acılarımızı bağrımıza basacağız, şehitlerimizi kalbimize taşıyacağız. Ama mücadelede de asla zafiyet göstermeyeceğiz. Mutlaka tespit edilen yerlere gideceğiz. Efendim, ‘burası riskli.’ Riskliyse tedbirini alacağız, kardeşim. Tendürek Dağları riskliydi, güneyden, kuzeyden, doğudan, batıdan kuşatıldı ondan sonra girildi orada da örgütün en önemli adamlarından bir tanesi halledildi, diğeri de takipte, hallolacak. Başka çare yok.”
Terörle mücadelede kararlılığın çok önemli olduğunu aktaran Yıldırım, kararlılıkla bu işi kısa sürede yönetilebilir hale getireceklerini bildirdi.
“TÜRKİYE BİR HUKUK DEVLETİ, HUKUK DEVLETİNİN GEREĞİ YAPACAK”
Başbakan Yıldırım, şunları kaydetti:
“Terörle iltisaklı parti çıkmış, ‘Efendim işte bu belediyelere falan ilişirseniz, şöyle yaparsanız böyle yaparsanız sivil direniş başlatacağız.’ Türkiye hukuk devleti, hiç kimse kusura bakmasın, hiç kimse hukuktan üstün değildir. Sıfatı ne olursa olsun, öyle dışarıdakilerin sırtını sıvazlamakla, üç beş tane silah ellerine vermekle, kendilerini bu büyük devlete, bu büyük millete kafa tutacaklarını mı zannediyorlar? Kusura bakmasın, daha onların söylediği 6-7 Ekim’in hesabı duruyor, önce o hesabı verecekler, sonra da bu büyük büyük laflar etmenin ne demek olduğunu görecekler. Türkiye bir hukuk devleti, hukuk devletinin gereği yapacak. Mahkeme çağırıyorsa, tıpış tıpış gelip ifadesini verecek, yağma yok.”
Her ilde üniversite bulunduğuna, şehrin yöneticilerinin üniversitelerle kaynaşması gerektiğine dikkati çeken Yıldırım, üniversitelerin şehrin geleceğini hazırladığını ifade etti.
Valilerin üniversitelerle ve belediyelerle yakın çalışması gerektiğini vurgulayan Başbakan Binali Yıldırım, belediyelerle rekabete girilmesinin anlamsız olduğunu belirtti.
“Hepiniz bu memleketin işini yapıyorsunuz. Hepinizin amacı ülkenin derdine derman olmak, yarasına merhem olmak” diyen Yıldırım, çatışmanın ve yarışmanın bırakılması gerektiğini bildirdi.
Başbakan Yıldırım, valilerin belediyelerin amiri olduğunu, belediyelere yol gösterilmesi gerektiğini aktardı.
“YASALARI UYGULARKEN ASLA VE ASLA TEREDDÜT ETMEYİN”
Kanun Hükmünde Kararname ile özellikle Doğu ve Güneydoğu’da terörle iltisaklı, irtibatlı olan, teröre destek veren belediyelerle ilgili bir düzenleme yapıldığını hatırlatan Yıldırım, burada belediye başkanlarına ilişkin İçişleri Bakanlığı ve valiliklere tam yetki verildiğini kaydetti.
Başbakan Yıldırım valilere, şöyle seslendi:
“Bu konuda lütfen çekingen, ürkek davranmayın. Ülkenin kaynaklarının, ülkenin insanları polisi, jandarması, korucusuna kurşun olarak dönmesine asla izin vermeyin. Bu bir vebaldir, bu büyük bir sorumluluktur. Hiç tereddüt etmeyin, yasaları uygularken, asla ve asla tereddüt etmeyin. Adaletten ayrılmayın, yanlış yapan, aleni olarak gençlerimizi dağa götürüp, dağı teşvik edip onların ömrünün baharında yok olup gitmesine vesile olanlara asla prim vermeyin, gereğini yapın.”
Başbakan Binali Yıldırım, terörle mücadeleyle ilgili, “Akılla, izanla ve kararlılıkla işin üzerine gitmemiz lazım. Kararlılık burada kilit kelimedir. Hiç rehavete kapılmadan olayın üstüne üstüne gideceğiz.” dedi.
Yıldırım, İçişleri Bakanlığınca Vilayetler Evi’nde düzenlenen Valiler Toplantısı’nda terörün mali kaynaklarının, silah, alet edevat ve lojistik kaynaklarının ortadan kaldırılmaması halinde yürütülen mücadelenin bedelinin ağır, süresinin de uzun olacağını söyledi.
Bundan dolayı akılla, izanla ve kararlılıkla işin üzerine gidilmesi gerektiğini vurgulayan Yıldırım “Kararlılık burada kilit kelimedir. Hiç rehavete kapılmadan olayın üstüne üstüne gideceğiz.” ifadelerini kullandı.
Hafta sonu Diyarbakır’da Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki 23 ili ilgilendiren kalkınma, istihdam ve refah paketini açıkladıklarını anımsatan Yıldırım, “Bu büyük bir yatırım hamlesi. Fiziki yatırım, istihdama yönelik yatırım, bu 23 ilin olduğu bölgede 5 tane ana cazibe merkezi ve bunun etrafındaki iller. Bu projenin A’dan Z’ye her şeyini inceleyin arkadaşlar. Bunların uygulanması ve takibi sizin göreviniz. Burada ciddi yatırımlar var. Laf olsun diye teşvik yok. Hep somut, istihdam oluşturan, üretimi sağlayan, turizmi ve sosyal hayatı canlandıracak projeler var.” diye konuştu.
“AMACIMIZ BÖLGELER ARASINDAKİ KALKINMA FARKINI KALDIRMAK”
Açıkladıkları ekonomik teşvik paketine ilerleyen dönemde sosyal ve kültürel projeleri de ekleyeceklerini bildiren Yıldırım, şunları kaydetti:
“Amacımız bölgeler arasındaki kalkınma farkını ortadan kaldırmak. Geçtiğimiz 15 yılda Türkiye’de bu 23 ilin milli geliri kişi başına 800 doların altındaydı. 15 yıl sonra 5 bin dolara çıktı. Milli gelirde 6 kat artış sağlanmış ama hala Türkiye ortalaması yakalanmadı. O halde ne yapacağız, bu programla aradaki farkı kapatacağız. Kapatınca ne olacak? Bu konuştuğumuz meselelerin çoğunu konuşmayacağız. 2023’ü, 2030’ları konuşacağız. Dünyanın parmakla sayılır ülkeleri arasına girmeye ne kadar yakın olduğumuzu konuşacağız. Kaynaklarımızı, enerjilerimizi boşa harcamayacağız. Dolayısıyla bu proje size emanet.”
Yıldırım, çok dikkatli bir şekilde hazırlanan teşvik paketinin sahada başarıya ulaşmasının valilerin elinde olduğunu dile getirerek, sahada başarılı olunmaması halinde her çabanın boşa gideceğini söyledi.
Valilerden, açıkladıkları teşvik paketine sahip çıkmalarını isteyen Yıldırım, azimli ve kararlı olunması halinde başarılamayacak hiçbir işin olmadığını vurguladı.
Doğu ve Güneydoğu illerinde yaşayan vatandaşlar ile Batıda yaşayan vatandaşların kaynaştırılmasının önemi dile getiren Yıldırım, konuşmasına şöyle devam etti:
“Doğu ve Güneydoğu illerinde gençlerimiz çeşitli vesilelerle batıya taşıyalım, batıdan, doğuya götürelim, insanları kaynaştıralım, ayrışmayı ortadan kaldıralım. Birbiriyle buluşsunlar. Bakın havayolunun gelişmesinin sadece Türkiye’nin iç ekonomisine faydası yok, insanlar birbiriyle kardeş oluyor. Çeşitli bölgelerden, çeşitli gelir gruplardan insanlar bir araya geliyor, öz güveni artıyor. Ne kadar güzel bir şey. Onun için doğu ile batı iletişimini asla unutmayalım, boş bırakmayalım. Batıdakiler gidip orayı görsünler, empati yapsınlar. Doğudakiler gelip batıyı görsünler ve bu bizim kardeşliğimize, toplumsal uzlaşmamıza ve toplumsal geleceğimize de çok büyük katkı sağlayacak.”
“YAZIN DA KIŞIN DA SAAT AYNI”
Yıldırım, öğrencilerin sadece okulda ders yapmasının yetmediğini belirterek, salondaki valilere, öğrencilerin heyecanını artıracak etkinlikler gerçekleştirmeleri gerektiği çağrısında bulundu.
Uzun bir bayram tatilinin olduğuna işaret eden Yıldırım, yola çıkan vatandaşların heyecanlı olduğunu, bu yüzden vatandaşların trafik kurallarına uymasını istediklerini söyledi.
Yıldırım, 2003’te 8 milyon aracın bulunduğunu anımsatarak, şu anda ise trafikte 21 milyon aracın yer aldığını, kazalarda da bir artışın yaşandığını dile getirdi. Yollardan kaynaklanan büyük bir sıkıntının olmadığını belirten Yıldırım, “Kurallara uyacağız, acele etmeyeceğiz. Acele etmekle etmemek arasında 5 dakika fark var, 5 dakika ‘bir hayat’ demektir.” dedi.
Şehitler için vatandaşların arzusu üzerine bir kampanya başlattıklarına değinen Başbakan Yıldırım, “Fakat biraz üzüldüm. Valiliklerimiz bu kampanyaya gerekli desteği vermedi, gerektiği kadar vermedi. Herhalde duyurulamadı ama nedeni ne olursa olsun 15 Temmuz’da bu millet ve ülke için bu kadar büyük fedakarlık göstermiş şehitlerimize çok daha büyük borcumuz olduğunu asla unutmayalım. Önemli olan orada toplanacak para değil önemli olan onların nasıl karşılandığıdır. Eminim ki hepimiz baş tacı ettik şehitlerimizi, gazilerimizi.” diye konuştu.
Yıldırım, artık bu seneden itibaren yaz kış saat uygulamasının olmayacağını vurgulayarak, “Kaldırdık. Kafa karışıklığı olmayacak. Yazın da kışın da saat aynı. Artık saatler aynı.” dedi.
Salondaki valilere, “Memurlarınızı peşinize takıp açılışlara gitmeyin.” uyarısında bulunan Yıldırım, “Vatandaşın derdinin size ulaşmasını beklemeyin, siz onlara ulaşın. Gidin, arayın, bulun. Size gelenden ziyade size gelmeyenler daha önemlidir.” diyerek konuşmasını tamamladı.
bakırköy eskort
taksim eskort
beylikdüzü eskort
ümraniye eskort