Şiran’ım Hayranım

Altan Ekmen Yazdı

Bu yaz tatilimin bir kısmını yine memleketimiz Şiran’da geçirdim, en güzel yazlardan birisiydi diyebilirim. Hem baba yurdumuzdaki hanemizi tadilat yapıp hem de bahçe işleri ile uğraşmaktan arta kalan zamanlarda dostlarla yarenlik etmek, eş dost ziyaretleri ve daha pek çok güzellikleri bir arada yaşamak nasip oldu. Bütün bu nimetleri bize bağışlayan yaratana hamd ederiz.  

Şiran’ı etraflıca gezmek geçmiş hatıralarımızı unutturmamak adına olan gayretlerimizde gördüm ki Şiran eskisinden çok daha güzel ve cazip bir Anadolu kasabasına dönüşmüş. İlk Şiran’a geldiğimiz 1976 yılında Şiran’a Alucra’dan girişteki tabelasında nüfusu 2900 yazılı idi. O günden bu güne  nüfusu çok artmadı hatta 1985- 95 yılları arasında çok göç verdi. Şimdi gerçek nüfus 12000-15000 arasında değişşe de kasaba yapılaşma ve şehirleşme açısından oldukça gelişmiş. Ziyaret Tepesi ya da diğer adıyla Bayrak Tepesi’nden misafirlerimizle defalarca şehri seyrettim. Her defasında ayrı bir keyif aldım. Her seferinde kasabama hayranlığımı gizleyemedim. Konutlar, okullar, üniversite binalar ve sosyal tesislerin çoğalması kasabamızı seyri hoş  bir tablo haline getirmiş. Gece seyri kadar gündüzü de keyifli. Bunları yazınca hizmeti geçenlere teşekkür etmemek olmaz. Teşekkür ederken bunları şu belediye başkanı yaptı demekte olmaz. Sebahattin Güner başkanımızdan başlayarak sırasıyla mevcut başkan Mutlu Özel’ e kadar hepsi, üzerine bir şey koyarak buraya getirmişler. Hepisini minnetle yad etmek gerek.  

Erzincan ziyaretimizde uğradığım Doçent. Dr. Adem Can Hocamızla edebiyat üzerine sohbet ederken: “Edebiyatımız özellikle hikaye ve roman; Anadolu’daki kasaba üzerine kurgulanmıştır. Bizdeki şehirler dahi kasaba hüviyetindedir. Kasabaları şehirleştirmeye başlarsanız çok şey kaybolur. Kasabalar kültürü yaşatır, geliştirir, gelecek kuşaklara aktarır; şehirler ise kültürü bozar, yozlaştırır hatta yok eder. O yüzden büyük şehirler yerine kasabaları geliştirmek ve kültürü korumak çok önemlidir” dedi. Bu sohbetle bir kez daha fark ettim ki ,Allah bize Şiran gibi güzel bir kasaba, Gümüşhane gibi nezih bir ilde yaşamayı nasip etmiş.  

Yaz mesaimizin en güzel yanını misafir ağırlamak oluşturdu. Bu vesile ile dışardan gelen misafirlerden bir grubu Tomara Şelalesine götürdüm. Ben en son 2009 yılında gitmiştim. O yıllarda da bazı yenilikler yapılmıştı ancak son yapılan düzenleme harika olmuş. Şelalenin suyu neredeyse beşte- bir seviyesine düşmesine rağmen misafirlerimiz tesislere bayıldı. Aslına bakarsanız bu yeni halini ben de yeni gördüm ve çok beğendim. Beğenimi misafirlerden gizlemek zorunda kaldım. Çünkü “sen burayı bilmiyor muydun” diyeceklerinden korktum. Kim planlamış, kim icra etmiş kim tamamlamış ise hepsini kutlamak gerekir. Fevkalede güzel bir eser meydana gelmiş. İnsan yakınında böyle bir güzellik bulunmasından nasıl keyif alıyor, bunu herkes yaşamıştır. Şelalade yapılan sosyal tesislerdeki  işletme oldukça başarılı. Çevre temiz ve bakımlı, ziyaretçilerde çevreyi çok kirletmemişler. Ziyaret dönüşü bir şeyler atıştırmak istedik. Burda da misafirlerimize mahcup olmadık. Yemekler usta aşçılarından elinden çıkma ve leziz. Ancak şelale giriş ücreti pahalı. Araç başına alınan ücret normal değil. Konuyu açınca “Efendim bu fiyatı şu kurum belirliyor, bu kurum onaylıyor “ gibi savunmalar yeterli değil. Ücreti makul bir seviyeye çekmek gerekli. Ben bayramdan 1 ay sonra ziyaretimde dahi araç park edecek yer yoktu. Dışardan ve içerden çok sayıda ziyaretçi vardı. Bu nimetin kıymetini bilmek, yaşatmak ve bizden sonraki nesillere hakkıyla miras bırakmak görevimiz olmalı.  

Yine hemen evimizin yakınındaki Palet fabrikasını ziyaret ettim. İşletme ortaklarından güler yüzüyle Mahir Yeniçeri ve liseden öğrencimiz Ali Özel’in çayını içtik. Bu işletmede tam 47 kişinin çalıştığını,  bazen çalıştıracak işçi bulamadıklarını söylediklerinde çok mutlu oldum. Şiran ölçeğinde 47 işçi çalıştırmak çok kıymetli bir şey. İlçemizin buraya da sahip çıkması ve yaşatması gerek.  

Hem Şelalenin işletmesi hem de palet fabrikası üzerine; kiralanmaları ya da ihale süreçleri ile ilgili toplumda bazı yakınmalara şahit olduk. Bu yakınmalar normaldir. Bir işletme kar etmeye ya da büyümeye başlayınca gözler oraya çevrilir ve sizi göz hapsine alırlar. Bu sosyolojik bir olaydır, bilmek ve tedbirli olmak dışında, alınmak gücenmek doğru değildir. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren devlet sanayi tesisi veya fabrika kuracak insanlara bedava arsa vererek onları teşfik etmiş, işsizliğin azalmasına yardım eden işletmeleri faizsiz kredi veya  vergi indirimleri gibi kolaylıklar sağlayarak cesaretlendirmiştir. Palet fabrikasının yerini Belediye’nin bu minvalde işletmeye ucuza kiraya vermesinden insanımız şikâyet etmemelidir.   Benzer bir işletme kurup, benzer şekilde işçi çalıştırma kapasitesi olacak yeni müteşebbislere de aynı imkânın sağlanacağından eminim hatta belki daha fazla imkân sağlanır. Yeter ki ilçenin kalkınmasına ve refahına katkı yapacak potansiyelde bir teklif getirsinler.  

Fabrika demişken ilçemizde ilk kurulan boya fabrikasını, süt fabrikasını, Strafor fabrikasını zikretmeden geçmek olmaz. Onlarında uzun yıllardır ilçemizin ekonomisine olan katkıları ortadadır. Özellikle süt fabrikasının yaşatılması ve kapasitesinin artırılması artan hayvancılık potansiyeli açısından çok önemli..  

Neyse, konumuz Şiran’ın bütününü konuşmak iken konu fabrikalara geldi. Bundan kaçamadık çünkü 15 000  nüfuslu ilçemizin  4-5 fabrikaya sahip oluşunu ve bunların varlığını sadece tabeladan seyretmenin vatandaşlarımız için doğru olmadığını, onların varlıklarını korumak için ne kadar mücadele ettiklerini ve nasıl var olduklarını bilerek onları kıymetlendirmenin gerek olduğunu yazmayı görev bildim.  

Devletimiz sağ olsun görevimiz gereği bizleri yurdun her tarafına seminer için gönderdi. Bu imkânlar neticesinde güzel yurdumun her tarafını gezmek görmek nasip oldu. Bodrumdan- Kuşadası’na, Didim’den -Silifke’ye kadar tarihi ve doğal güzellikleriyle ünlü yerlerin çoğunda bulundum.. Şunu net bir şekilde tarafsız olarak söyleyebilirim ki Şiran’da olan doğal güzellik hiç bir yerde yok. Ovaları, derin vadiler (Harginin dere, Bağ mezrası )ormanları ve sıra dağların eteklerinde kurulan köylerin manzarasına sahip çok az yer vardır. Ne yazık ki bu güzellikler sadece yaz sezonu ile sınırlı ve 15 Ağustostan sonra yeşilin kaybolması ile bitiyor.  

Olsun yine de güzel…!  

…..  

İki gün önce kaybettiğimiz eski vekilimiz yiğit insan Temel Yılmaz’ın vefatından duyduğum üzüntümü paylaşmak istiyorum. Yakınlarına sabır , merhuma  Allahtan rahmet dilerim.. Başımız sağolsun..