Değerli kardeşimiz,
Hedefleri arasında ülkemizi bölmek, iç savaş çıkarmak, halkı bezdirmek ve yıldırmak, hükümeti dize getirmek… olduğu anlaşılan terör eylemlerine karşı topyekün mücadele etmek elzemdir. Şu halde bu ülkede yaşayan ve hain olmayan her bir ferdin bu mücadelede üzerine düşen vazifeler vardır:
1. Hepimiz dikkatli olacağız, nemelazımcılık yok, çevremizde şüpheli bir şahıs ve durum gördüğümüzde vakit geçirmeden ilgili mercii haberdar edeceğiz.
2. Olaylar ne kadar zararlı ve acı olursa olsun “ağlamak, yanmak, acımak” var, ama “halimiz ne olacak, felaket kapıda, sonumuz geldi” gibi bir duygu ve düşünce yok, yılmak, çözülmek, korkuya ve ümitsizliğe kapılmak yok!
3. İç savaş veya halkı birbirine düşürüp kaos çıkarmak nasıl olur? Toplumda kabuk bağlamış yaralar, gerginlik ve hassasiyet noktaları, iyi kötü barış içinde yaşayan gruplar vardır; bu grupları birbirine karşı tahrik edecek şayialar yayar, eylemlerde bulunurlar, taraflar içinde saf, kapılgan, kolayca yönlendirilebilir şahıslar vardır, bunları kullanırlar, olmadı araya bir takım hainleri veya istihbarat elemanlarını sokarlar, derken gruplar arası atışmalar ve sonra eylemler başlar. Bunları defalarca yaşadık ve zararlarını gördük, acılarını çektik. Aklı başında olan kişi bir akrep yuvasına veya yılan deliğine elini ikinci kere sokmaz. Bu konuda da uyanık ve tedbirli olmamız, içimizde heyecanı aklına galip insanlar varsa ve bunlar tahrike kapılıp farklı gruba karşı olumsuz söz ve eyleme kalkışıyorsa ona engel olmamız zorunludur. Uzun vadede ise eğitim yoluyla insanımızın aklına ve ruhuna şunu işlemeliyiz: “Bizim başka bir ülkemiz yok, bu topraklar da yalnızca bir gruba ait olmamıştır ve olamaz; çeşitli bakımlardan farklı da olsak eşit insan hakları çerçevesinde bu ülkenin vatandaşları olarak birlikte yaşamaktan, herkesin faydasına olanı elde etmek ve zararına olanı defetmek için canla başla çalışmak ve dayanışmaktan başka yolumuz ve çaremiz yoktur.”
4. Şahsi intikam ve masumu cezalandırmak yoktur. İslam hukukunda ve seküler hukuklarda “suçun ve cezanın şahsîliği” ilkesi vardır; suçu kimler işlemişlerse onlar suçludur ve cezayı da yalnız onlar çekerler. İlkel topluluklarda ve bir zamanlar Doğu’da ve Karadeniz bölgesinde bu ilkeyi çiğneyen intikam uygulaması vardı. Bir aile veya kabileden bir kişi cinayete kurban giderse suçlunun aile ve kabilesinden rastgele biri öldürülür ve böylece intikam alınmış sayılırdı. İslam bu uygulamayı kesinlikle yasaklamıştır. Bunu gruplar arasında düşünelim: Bir Alevî, bir Türk, bir Kürt… farklı kesimden birine ve ya gruba karşı bir cinayet işlese grubun tamamını suçlu saymak ve onlara zarar vererek intikam almaya kalkışmak dine, hukuka ve adalete aykırıdır. Zaten terörün istediği de budur; belli bir eylem (bu terör eylemi de olur) bir gruba mal edilsin ve diğer gruplar onlardan intikam almak üzere harekete geçsinler, Çorum ve Maraş olaylarına benzer olaylar patlasın, terör odakları ile onların iplerini ellerinde tutanlar da amaçlarına ulaşsınlar! Böyle bir sonuca yardımcı olmak terörle mücadele değildir, aksine teröre yardım ve yataklık etme mahiyetindedir.
Sıkıntılı günler yaşıyoruz, terör olayları içimizi acıtıyor, tahrikler, telkinler, hıyanetler kol geziyor, bu durumda bu asil millete düşen akıllı, basiretli, sabırlı, hikmetli davranmak, hak, hukuk ve adalete sarılmaktır. Bu günlerin de gelip geçeceğini, bin yıldır bu topraklarda hakim olan milletin yine hakim olmaya devam edeceğini, eğer aklın ve hikmetin yolunu tutarsa ihtişamlı günlerin yine geleceğini düşünmek ve unutmamak da mücadelenin bir parçasıdır.
PROF.DR. HAYRETTİN KARAMAN
( Kaynak: www.sorularlaislamiyet.com )