Talat Kalemligil / Siyasal İletişimci ve Yazar
Bugün, uzun süredir kafamı meşgul eden fakat yetkililerden basit adımlar beklediğim için sessiz kaldığım ve yapılan faaliyetleri izlemekle yetindiğim Gümüşhane’deki eğitimle ilgili bazı mülahazaları yazacağım. Daha doğrusu Gümüşhane Valisi Sayın Alper Tanrısever’e ve İl Milli Eğitim Müdürü Sayın Adnan Gürbüz’e arz etmek istiyorum.
Eğitim demek gelecek demektir. Bir ülkenin eğitim seviyesi ve eğitime olan ilgisi o ülkenin gelecekteki gücünü, potansiyelini, refahını ve mutluluğunu belirler. Nesiller ülkelerin kaderlerini belirlerler. Çocuk yaşlardan itibaren verilen eğitimin kalitesi ve niteliği ne kadar yüksekse, gelecek günlere dair bir kaygı yaşamazsınız. Güzel Türkçemizde bile ‘’ağaç yaş iken eğilir’’ deyimi bulunmaktadır.
Gümüşhane’nin eğitiminde son yıllarda olumsuz bir ivme görüyorum. Gümüşhane’deki hemen hemen her ortaokul ve lise, liseye giriş ve üniversiteye giriş sınavında başarılı olan öğrencilerinin bu başarılarını duyurmak için birbirleriyle yarışırlardı. Şehrin girişinden çıkışına kadar okul binaları başta olmak üzere, duvarlara, direklere, panolara, dükkan camlarına başarılı olan ‘’onlarca’’ öğrencinin fotoğrafları asılır, hangi alanda kaç bin sıralama yaptıkları, Türkiye ve Gümüşhane sıralamalarının ne olduğu, hangi liseye veya üniversiteye yerleştikleri gibi bilgiler de fotoğraflarının altına yazılı olurdu. Her sene Gümüşhane’den ‘’onlarca’’ öğrenci lise ve üniversite sıralamalarında birinci olurdu. Evet birinci olurdu. İlk 10’a, ilk 100’e, ilk 1000’e, ilk 10000’e giren yüzlerce öğrencimiz vardı.
Bu yazıyı yazmadan önce konuyu bütüncül bir açıdan kısa ve öz şekilde aktaracak bir bağlam hedeflemiştim ama örnek örnek gitmek ve her örnekte detay vermek durumun tehlikesini daha iyi ortaya çıkaracaktır sanıyorum.
Örnek 1:
Özellikle covid döneminde başlayan mesafe algısı yüzünden öğrencilerin öğretmenlerine anlayamadıkları soruları sormalarında ciddi sıkıntılar oluşmaya başladı ve bu problem insan sağlığını ölümcül şekilde etkileyebildiğinden anlaşılabilir bir durumdu. Fakat covid sürecinin bitmesiyle birlikte ‘’soru almama-kabul etmeme’’ davranışının bir teamüle dönüşmesini anlayamıyorum. Gümüşhane merkezdeki farklı liselerden bambaşka profillerdeki öğrenci kardeşlerimle sohbet etmeme rağmen hepsinden duyduğum tek bir şey var: ‘’hocalar ders haricinde soru sormamıza izin vermiyorlar, soru götürüyoruz ama getirmeyin diyorlar’’. Teneffüsler öğrencilerin hakkı olduğu kadar öğretmenlerin de hakkıdır, her öğretmenimiz bir kahve-çay içip yorgunluklarını atmalıdır. Fakat bu durumun covid ile birlikte gelen bir gelenek olduğunu ve ‘’boşvermişliğe’’ dönüştüğünü vicdanı olan herkes kabul edecektir. Bizim zamanımızda hocalarımız teneffüs aralarında, ders aralarında, boş derslerde, okul çıkışlarında kendilerine yapamadığımız soruları götürmediğimiz için bizlere fırça atarlardı. ‘’yapamadığınız soruları sormazsanız, konuları anlamakta yetersiz kalırsınız, mutlaka gelin, sorun, her zaman size ayıracak vaktimiz var’’ derlerdi. O durumdan bu duruma nasıl geldik sorusunu yetkililere soruyorum.
Örnek 2:
Deneme sınavları öğrenciler için son derece önemlidir. Hem öğrencilerin çalışma programı için bir profil ve şema oluştururlar, hem de öğrenciler yaptıkları yanlışları ve eksik oldukları konuları tespit ederler. Takdir edersiniz ki bir öğrenci her şeyden önce kendisi ile yarışmalıdır fakat aynı zamanda güzel bir okula, dolaylı olarak güzel bir geleceğe gidebilmesi için –örneğin üniversite sınavlarında- kendisi gibi 3.5 milyon genç ile yarışmak zorundadır. Bahsedeceğim şimdiki örnek ise Gümüşhane’nin en köklü liselerinden birinde geçtiğimiz yıl yaşanıyor. Okul müdürü tahtaya Gümüşhane genelinde yapılan deneme sınavında branş branş okul ortalamasını yazıyor: ‘’Evet arkadaşlar şu branşta ‘’10’’ net, şunda ‘’12’’ net, şunda ‘’8’’ net yapmışız… tebrikler en başarılı 2. lise olmuşuz.’’ Müdür, bu öğrencilerin Türkiye’deki tüm öğrencilerle yarıştığını unutmuş olacak ki komik bir şekilde denemelerdeki net ortalamasının vahim bir durumda oluşunu dert edinmeden il genelinde okulun nasıl bir sıralaması olduğunu dert ediyor. Bu cümleyi söylerken ben utanıyorum. Aynı lisede geçtiğimiz haftalarda yapılan deneme sınavında bir yaş grubunda 1. Olan öğrenci ile 2. olan öğrenci arasındaki net sorusu farkı 20 soru civarında. 120 sorudan ortalama net sayısı ‘’30’’ civarlarında, evet yanlış duymadınız 30. Ve lise yönetimi ‘’evet başarı öğrencilerin çabasına dayalı ama sonuçlar neden böyle çok kötü? Bu sonuçlar ile öğrencilerimizin gerçek sınavlarda başarı durumları çok kötü olur, okul yönetimi olarak ne yapmalıyız, sorun nerede?’’ demek ve bunların tespiti yapmak yerine Gümüşhane’de en başarılı ilk 3 liseden birisi olmayı marifet sayıyor ve bu durumdan zerresiyle gocunmuyor.
Elimde Gümüşhane’deki her liseden yapılan denemelerin yaş gruplarına, sınıflara göre net ortalamaları var, fakat oldukça alt düzeydeki paylaşmayacağım. Netlerin bu seviyede olmasının tek sorumlusu öğrenciler mi? Yoksa kurumlar bu sonuçların bir çıktısını karşılarına koyup kara kara düşünüp bir çözüm arıyorlar mı? Ya da tek dertleri il milli eğitim müdürlüğünden olumlu bir onay almakla yetinmek mi? Bu soruyu da yine yetkililere arz ediyorum.
Örnek 3:
Gümüşhane’de özellikle 2017-18 civarlarında Fizik alanında ciddi bir öğretmen eksiği bulunduğu o dönemi yaşamış olan öğrencilerin, velilerin ve öğretmenlerin malumu, fazla detaya girmeyeceğim. Özellikle son 2-3 yıldır da Gümüşhane’deki bazı liselerimizde kimya alanında öğretmen eksiğinin çokça yaşandığını kamuoyu takdir edecektir. Bazı liselerde kimya derslerinin haftalar boyunca boş kaldığı ve sonrasında gelen öğretmenlerin eksik kalan konuları yetiştirmek için bir hayli çaba göstermek zorunda kaldığını ben bizzat biliyorum, bunun öğrenciler üzerinde halen devam eden yıkıcı etkilerinin de onarılıp onarılamayacağı hakkındaki şüpheleri de. Şimdi de daha 3. Haftası bitmek üzere olan yeni eğitim-öğretim yılında ismini vermeyeceğim bazı liselerimizde matematik ve fizik gibi önemli derslerin yaklaşık 2 haftadır boş geçtiğine dair duyumlar alıyorum. Öğretmenlerimizin acil durumlarının olmasını, hayati durumların yaşanabilme olasılıklarını tabii ki anlıyorum. Fakat bu derslerin boş geçmesi yerine farklı bir öğretmen alternatifinin olmamasını nasıl açıklayabiliriz bilmiyorum. Boş geçen bu derslerde aynı branşa ait farklı bir öğretmen bulunamıyorsa bile en azından farklı bir branştan o sırada boş olan, müsait olan öğretmenlerin ayarlanarak o boş derslere girmesi ve en azından o branşlar hakkında öğrencilerin boş bırakılmaması dahi düşünülebilecekken, okul yönetimleri bu konu hakkında neden hala bir adım atmıyor bunu da bilmiyorum. Bu durumun normal olup olmadığının cevabını yine okuyuculara bırakırken, Gümüşhane’de çeşitli branşlarda öğretmen eksiği mi var, yoksa öğretmen sayısı branşlar da dahil olmak üzere öğrenci ve sınıf sayısı ile karşılaştırıldığında gayet yeterli mi? Sorusunu İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne soruyor, bu konu hakkında bir kamuoyu açıklaması yapılmasını Gümüşhaneli bir vatandaş olarak talep ediyorum.
Örnek 4:
Malumunuz üzere 14 ve 28 Mayıs’ta iki turlu bir genel seçim atmosferi yaşadık ve seçimlerden hemen sonra 4 Haziran’da Cumhurbaşkanlığı kabinesi yenilendi. Yeni milli eğitim bakanımız Yusuf Tekin Bey oldu. Sayın bakanımız yeni görevine getirildikten yani milli eğitim bakanı olduktan yaklaşık 3 hafta sonra 29 Haziran’da Gümüşhane’ye bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyareti Gümüşhane halkı için çok önemli kılan nokta Gümüşhane’ye 14 yıl aradan sonra ilk defa bir milli eğitim bakanının ziyaret gerçekleştiriyor olmasıydı. Bakanımıza valimiz, yeni milletvekillerimiz ve diğer protokol üyeleri de eşlik etti. Bakanımız valiliği, belediye başkanlığını, parti başkanlıklarını ve şehit öğretmenimiz Necmettin Yılmaz’ın ailesini ziyaret ederek Gümüşhane’den ayrıldı.
Gümüşhane’ye 14 yıl aradan sonra ilk defa bir milli eğitim bakanının gelmesi tarihi bir fırsatken, il yöneticilerimiz ve ilgili kurumlarımızın görevlilerinden bakanımıza ‘’sayın bakanım, 14 yıl sonra ilk defa bir milli eğitim bakanı olarak sizler şehrimizi ziyaret ediyorsunuz, gelmişken Gümüşhanemizin eğitim alanında yaşadığı sıkıntıları da konuşmak isteriz, müsaade buyurur musunuz?’’ diye bir talepte bulunuldu mu bilmiyorum. Herhangi bir protokol üyesinden sayın bakanımıza Gümüşhane’de eğitimin durumu hakkında, sorunlar ve çözüm önerileri hakkında bir rapor sunuldu mu bunu da bilmiyorum. Aslında cevabı biliyorum, siz okuyucular da biliyorsunuz, fakat hiç birimiz haklı olarak bu vahim gerçeği kabullenmek istemiyor.
Örnek 5:
Gümüşhane’de benim öğrenciliğim zamanında okuduğum liseye her gün 5-6 veli gelir, velisi olduğu öğrencinin durumunu öğretmenlere sorar, oğlunun/kızının sürekli olarak takibini yapardı. Hatta bir keresinde lisede nöbetçi öğrenci iken okula o gün 19 velinin ziyaretçi kaydını yaptığımı da hatırlıyorum. Günümüzde ise velilerin veli toplantıları günleri haricinde okula gidip velisi oldukları öğrencilerin takiplerini yapmadıklarını hatta veli toplantılarına bile katılımın düşük olduğunu gözlemliyorum. Veliler olarak çocuklarımızın takibini yapmak için veli toplantı günlerini beklememize gerek yok, düzenli bir şekilde çocuklarımızın okuduğu okullara gidip takiplerini yapmalıyız ki çocuklarımızın durumu ne bilelim ve bir sorun varsa erkenden düzeltelim veya düzeltilmesine uğraşalım. Son 2-3 yıldır veliler olarak çocuklarımızın takibini ne kadar sık yapıyor? bunun cevabını da siz okuyuculara bırakıyorum.
Sonuç olarak, bu 5 örnek üzerinden şehirde öğrenciler de dahil tüm paydaşlarda bir ‘’umursamazlık’’ ve ‘’boşvermişlik’’ olduğunu üzülerek görüyoruz. Bu durumun düzeltilmesi için elimizden gelen gayreti gösterirsek, kısa sürede işi toparlarız diye düşünüyorum.
Gümüşhane’nin eğitim alanında bir ‘’tüketilmiş son’’ a değil, Türkiye derecesi yapan binlerce öğrencisiyle eskisi gibi Türkiye’nin en başarılı illerinden birisi olmaya ihtiyacı var.
Saygılarımla.