VATANDAŞ – BÜROKRASİ İLİŞKİLERİ VE VALİ TAŞBİLEK’TEN BEKLENTİLER

HASAN PİR’İN KÖŞE YAZISI Demokrasilerde vatandaşlar, devletin asıl ve asil sahipleridir. Devlet kurumları ise, vatandaşların işlerinin daha hızlı ve kolay yürütülmesi için yapılmış olan organizasyonlardır. Devlet kurumları, aslî unsur olan vatandaşlar adına ve bir nevi onların vekili olarak çalışan görevlilerle işlerini yürütürler. Ülkemizde uzun yıllar pek çok kurumda, vatandaşlarımız bir iş yaptırmak için kurumlara gittiğinde, […]

HASAN PİR’İN KÖŞE YAZISI

Demokrasilerde vatandaşlar, devletin asıl ve asil sahipleridir. Devlet kurumları ise, vatandaşların işlerinin daha hızlı ve kolay yürütülmesi için yapılmış olan organizasyonlardır.

Devlet kurumları, aslî unsur olan vatandaşlar adına ve bir nevi onların vekili olarak çalışan görevlilerle işlerini yürütürler.

Ülkemizde uzun yıllar pek çok kurumda, vatandaşlarımız bir iş yaptırmak için kurumlara gittiğinde, sanki oralar kendi malı değilmiş gibi, çalışanların istenmeyen davranışları ile karşılaşmışlar, azarlanıp, horlanarak ikinci ve üçüncü sınıf insan muamelesine tabi tutulmuşlardır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda “insan onuruna” özel bir atıfta bulunulmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Başlangıç” metninde şu ifade yer almaktadır: “…Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak milli kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu; …”

“Onurlu hayat sürdürme” Anayasa’da yer alan bir vatandaşlık hakkı iken, bu hakkın çoğu kez özellikle devlet kurumlarından hizmet alım sırasında zedelendiği örneklerine zaman zaman rastlanılmaktadır.

2015 YILINDA YAPILAN ÖNEMLİ DEĞİŞİKLİK

Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı dönemleri; vatandaş-devlet ilişkilerinde eskiden beri var olan bir yanlışın da kaldırılması dönemi olmuştur. İnsan onurunu koruyan ve değer veren önemli bir yenilik.

 “Resmi Yazışmalarda Uygulanacak Esas ve Usuller Hakkında Yönetmelik” te 2015 yılında yapılan bir değişiklikle devlet kurumlarının vatandaşlarla yapacağı yazışmalarda “rica ederim” ifadesi yerine “saygılarımla”, “iyi dileklerimle” veya “bilgilerinize sunulur” ifadelerinin yazılması hususu yönetmeliğe girmiştir.

Bu yönetmelik değişikliği yapılmadan önce kamu kurumlarının vatandaşlara yazdıkları yazılar  “rica ederim” ifadesi ile bitiyordu. “rica etmek” sözlüklerde her ne kadar “dileyiş, dilemek” anlamlarına geliyorsa da, devlet lisanında ve vatandaş anlayışında “yapılsın, edilsin…” emir kipli bir ifade olduğu açıktır. İşte 2015 yılında bu ifade özel şahıslara hitapta kaldırılmıştır.

Ama, aradan 4 yıl geçmesine rağmen, bugün uygulama nasıl oluyor onu da açıkçası merak ediyorum. Vatandaş dilekçelerine verilen cevapta hâlâ “rica ederim” diyen müdürler var mı acaba…

BÜROKRASİ DEĞİŞİME AYAK UYDURMALIDIR

2015 yılında mevzuatımıza giren devletin vatandaşa hitabındaki “saygı sunmak, iyi dilek sunmak ve bilgi sunmak” yaklaşımının, vatandaşların işlerinin görülmesinde de sahaya yansıması ve aynı şekilde vatandaşın işine çözüm odaklı ve rehberlik amaçlı yaklaşımların memuriyette aslî görev telakki edilerek hayata geçirilmesi gerekir.

Vatandaş bir işi için devlet dairesine gidiyor. Dilekçesini veriyor. Memur hemen alışılagelen uygulamayı açıyor ve belki bir iki mevzuat dayanağı da buluyor ve hemen cevabı veriyor “olmaz, mümkün değil!..”

Memurun elindeki uygulamalara ve bilgilere göre verdiği cevap doğrudur. Ama, yanlış olan şu: Vatandaşın talebi ile ilgili olarak olmazlık konusunu çözen acaba muadil uygulamalar, idare ve yargı kararları yok mu? İşte asıl sıkıntı bu çözümlerin araştırılmadan vatandaşın devlet kapısından gönderilmesidir.

Vatandaşımızın mevzuattan da yargı kararlarından da içtihatlardan da haberi olmayabilir. Muhatap memur ve müdür bu olayı çözmeli ve vatandaşın işini halletmelidir. Tabiiki bunun da yolu memur ve müdürlerin yani bürokrasinin her gün bilgilerini güncellemesinden geçiyor…

GÜMÜŞHANE’DEN İKİ ÖRNEK

Vatandaşımızın birisi Gümüşhane’de Çamlıköy de bir turistik tesis yapıyor. İlgili kurumlardan görüş soruluyor. Hepsi olumlu görüş yazıyor ama, Toprak Koruma Kurulu ise 3 yıldır olayı çözemiyor ve olumlu görüş veremiyor. Neden mi? Yıllar önce yatırımcı vatandaşın arsasından devletin bir kurumu sulama kanalı geçirmiş. Kanal hâlâ çalışıyor. Yatırımcıya bir engeli yok. Yatırımcı da kanala engel değil. Hatta bu konuda taahhüt veriyor ama, kurul olmaz da olmaz diyerek yatırımcıyı üç yıldır engelliyor.

İşin garip tarafı, bu sulama kanalının yerini devlet istimlak etmemiş. Yani yer vatandaşın. Ama, iş bir türlü çözülemiyor. Yapılması gereken, kanala engel olmayacağını ifade eden vatandaşa yardımcı olmak, gerekirse inisiyatif üstlenmek ve daha da olmuyorsa bu konudaki idari yargı kararlarını incelemek ve sonuçta olayı bir çözüme bağlamaktan geçer. Ama, eldeki bilgilere göre “olmaz” sözü ile her şeyi bitiriyorlar…

Bir başka örnek de, yine yatırımcı bir hemşerimiz bir kuruma verdiği ne kadar dilekçe varsa hiçbirine cevap verilmediğinden yakınıyor…

Halbuki; “Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun” gereği 30 gün içinde dilekçelere cevap verilmesi bir mecburiyettir.

VALİMİZ SAYIN TAŞBİLEK’TEN ÜMİTLİYİZ

Gümüşhane Valisi Sayın Kamuran Taşbilek’ten ümitliyiz ve kendisine müteşekkiriz. Valimiz; zaman zaman verdiği mesajlarla ve uygulamalarla yeni Türkiye’nin hız ve inisiyatif alma yönünü Gümüşhane’de uygulamak istiyor ve uyguluyor.

Gümüşhane bürokratları da inşallah Valimiz Sayın Taşbilek’ten gerekli enerjiyi ve sinerjiyi alırlar diye temenni ediyorum.

Güzel günler dileğiyle.

Exit mobile version