YARAMLA YAR OLDUM

İnsan;
varlıkların en üstünü olanıdır. Duyularıyla algıladığı ve algılayamadığı tüm
yaratılmış varlıkların kendisinin hizmetine sunulan, yaşamı için gerekli
donanımlarla donatılan, muhatap kabul edilen, sorumluluk verilen, var olma
bilincini idrak edebilmesi için diğer varlıklardan farklı niteliklere sahip ve
akrep ile yelkovan ikilisi arasındaki yaşam diliminde yara ile hemhal olan bir
varlıktır. 

İnsanı insan, bizi biz yapan yaradır. Yara; bağdır, bağlayandır,
zamktır, doğal ve fıtri tutkaldır. Dışta değil içtedir. Görünmeyendir.
Madde değil manadır. Yaşanılandır. Kelimelerle anlatılamayandır. Sırdır.
Gizemdir. Var olma sebebidir. Yaralanmaktır ki biz aynı yardan
yaralıyız.

Yara sevincin, neşenin, huzurun, mutluluğun, sevdanın, aşkın temel
ham maddesidir, nüvesidir, özüdür, atomudur. Tanımaktır, bilmektir.
Kabuldür, boyun büküştür. İtaattir. Sözünde durmaktır. Sözün gereğini
yapmaktır. Yok iken verilen sözü, ilk nefesle son nefes süresince
unutmamaktır.

Yara düsturdur, kılavuzdur, pusuladır. Yol göstericidir. Ayırıcıdır.
Selamdır. Muhabbettir. Merhamettir, şefkattir. Yumuşak huyluluktur.
Umuttur. Ümittir. Amaç ve gayedir. Mıknatıstır. Merkezdir. Araftır.
Tohumdur, filizdir, fidedir.

Yarayı unutmak alarm halidir. Tehlikeli bir etik yoluna adım atıştır.
Kibir, gurur, enaniyet, egoizm bandında bilerek ve isteyerek
yürümektir. Bir şey değilken çok şeymiş havasına girmektir. Zayıfken
güçlüymüşüz algısını vererek acizliği es geçmektir. Süslü egoizm
libasından kurtarmak için atılan adımları ret etmektir.

Kendimizi bilmemiz yaramızı bilmekle orantılıdır. Ki yaramız, bizim
sınırımızı, haddimizi, tehlikeli uç noktamızı, dönemeç ve zikzaklarımızı
ikaz ederek bildirir. Kendimizi, özümüzü, bizi biz yapan ‘biz’leri
hatırlatır. Biz, ‘biz’likte daim olduğumuzda yaramız katmerleşir,
kavileşir. Biz ‘biz’likten uzaklaşırsak ve herkesleşirsek yitikleşmeye
adım atmışız demektir.

Yaramız varsa, geçici yoldan kalıcı raha şeref ve onurla yol alırız.
Zor durumda bırakan, yaşamımızı kilitleyen, huzursuz, mutsuz kılan
halden kurtuluruz. Eğer yaramız yok ise, hırs, kibir, enaniyetin kirli
deryasında kulaç atmaya devam ederiz ki hataların başını başımızda
taşımış oluruz.

Yaralı yarasını paylaşmaz, sunmaz, göstermez. Ancak bir yare, bir de
Yaradan’ına arz eder yaralı yarasını. Çünkü yara yarayla yaralanarak
yara olur. Kapanan yara, yara değildir. Geçici yara, maskeli tebessüm
gibidir. Sahte gamzedir.

Yaralı olmak, her yöne ve her şeye baktığımızda maşuku görmektir. Her
nefeste, nefesiyle nefeslenmektir. Harlı narı şifa od’una döndürmektir.
Kara bulutlardan bereket damlasıyla kanmaktır. Yare olan yarlığı
söndürmemektir. Yaranın sesini duyabilmek ve kokusunu tadabilmektir.
Yürek kokusunu, yanan ciğer kokusunu, gül kokusunu hissedebilmektir. Gül
kokulu toprağın gül kokusunu duyabilmektir. Yarda yok olmaktır.
Yitikleşmektir. Erimektir. Her mevsim baharı yaşamaktır. Şifa hazinesine
ilerlemektir. Gülleşmektir. Karanfilleşmektir. Nimetle donanmaktır..
Kötülüğe red, güzelliğe evettir. Aşağıların aşağısına hayır, mükemmele
ve zirveye evettir.

Yaramıza sarılalım ki; üşümekten, donmaktan kurtulalım. Sönmekten
uzaklaşalım. Suyun başından ayrılmayalım. Dağın zirvesinden düşmeyelim.
Bereketli ovalarda tökezlemeyelim. Çöllerde kuma batmayalım. Doluya
tutulmayalım. Denizlerde boğulmayalım. Çünkü yara yaralıya güç verir,
kuvvet verir. Bizi bize verir. Özü özle buluşturur.

Sevdamızı çürütüp öldürerek yaramızı kanatmayalım. Dostluğumuzu
kirletmeyelim. Yaramızla yar olalım ki gündüzümüzün güneşi, gecemizin
ay’ı, karanlığımızın kandilleri hiç sönmesin.