Tüm dünya gibi ülkemiz ve insanımız da koronavirüs salgını ile yoğun bir sınavdan geçiyor. Salgınla ilgili son günlerdeki sayısal veriler ve gelişmeler bu ağır sınavın ülkemizde sanki sona yaklaştığını gösteriyor.
Dini kaynaklarda musibet ve hastalık zamanlarının dua zamanları olduğu, duaların musibet ve hastalıklar bitene kadar devam etmesi gerektiği yazılıdır. Bu bağlamda dinimizde musibet ve hastalıklar, dergâh-ı İlâhîye insanları sevk etmek için birer kader kamçısı olarak görülmüştür.
Yine dini kaynaklar; belaların, hastalık ve musibetlerin ortaya çıkma zamanlarını, yoğun dua vakitleri olarak görmüşlerdir. Eğer duaların bereketiyle belalar ortadan kalksa nurun alâ nur. Şayet kalkmazsa “Dua kabul olunmadı.” Denilmez, belki, “Duanın vakti bitmedi” denilir.
Allah’ın emri ve takdiri ile yine Allah’ın murat ettiği hikmetlerin ortaya çıkması için insanlığa musallat olan bu korona salgın hastalığı da zamanı gelince Allah’ın verdiği vazifeyi tamamlayıp gidecektir.
Devletimizin aldığı kararlar ve tedbirler, sağlıkçılarımızın cansiperane çalışmaları, bilim adamlarımızın aşı ve ilaç bulma gayretleri hepsi birer fiilî duadır. Milletimiz zaten yediden yetmişe kalbî ve lisanî dualarına devam ediyor. Körü körüne tevekkül ise zaten dinimizle ilgisi olmayan bir bakış açısıdır.
TAZE BİR ÜMİT, YENİ BİR ŞEVK VE ENERJİ İLE YENİDEN BİSMİLLAH DEMELİYİZ
Hastalık, musibet ve belalar karşısında en şanslı insanlar Allah’ı tanıyan ve O’na iman eden insanlardır. Allah’ı tanıyan bir insan ümitsiz olamaz. Karamsar olamaz…
Bu nedenledir ki Allah’ın rahmet hazinesinin bolluğu Müslümanlar için en büyük dayanak noktasıdır. Zaten Allah (c.c.) da Kur’an da ümitsiz olmayı yasaklıyor.
Rabbimiz Allah (c.c.) gibi büyük bir zenginliğimiz var. Büyük bir ümit kaynağımız var. Bu büyük zenginlikle inşallah salgın günleri sonrasında daha büyük bir aşkla çalışıp toparlanacağız. “Nerelerde hata yaptık” muhasebesini yaparak, gerek ferdî, gerek ailevî gerekse toplumsal görevlerimizi en iyi şekilde yerine getireceğiz.
Biliyorduk ama, bir kez de bu korona salgını bize gösterdi ki dünyanın bundan sonraki ömründe Türkiye’nin çok önemli bir yeri olacak. Yüzyılların ezilmişliği, horlanmışlığı ve adaletsizliği altındaki dünya masum ve mazlumları Türkiye’yi bekliyor. “Şu istikbal inkılâbı içinde, en yüksek gür sada İslâm’ın sadası olacaktır” sözü inşallah Türkiye örnekliğinde ve önderliğinde tahakkuk edecek, dünya bu güzellikleri yaşayacaktır.
Öğle ise; yılgınlık, bezginlik ve tembellik olmadan mesailerimizi belki iki katına çıkararak, daha çok çalışarak bekleyenlerin ümidini boşa çıkarmayacağız.
Allah yar ve yardımcımız olsun.
Güzel günler dileğiyle.
