Niyazi Karabulut
“Zeyneb’in Gerdanlığı” hemşehrimiz Mürsel Ağaç tarafından yazılmış ve Akıl Fikir Yayınları tarafından yayımlanmış bir roman.
Gerdanlık, klâsik İslâm edebiyatında, boyna geçen ve ölünceye kadar çıkmayan ‘aşk zinciri’ anlamına gelen bir semboldür. Birçok şair tarafından kullanılan bu sembol, Hazm’ın eserinin de adı olmuş ve bu sembolle Hazm, aşkı, aşkın insan üzerindeki etkilerini, kendi deyişiyle arazlarını anlattığı “Güvercin Gerdanlığı” isimli bir kitap kaleme almıştır.
Bizim anlatmak istediğimiz hemşehrimiz Mürsel Ağaç’ın ESKADER tarafından ödüle layık görülen eseri: Zeyneb’in Gerdanlığı. ESKADER (Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği) gibi ciddi bir kuruluşun eseri ödüle layık görmesi hemşehrimizin kaleminin ne kadar güçlü olduğunun da bir göstergesi.
Malum olduğu üzere Zeyneb, Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in kızlarının en büyüğü ve Kasım’dan sonra ikinci çocuğudur. Hz. Zeyneb on yaşında iken İslâmla müşerref olmuştur. Beni Ümeyye kabilesine mensup Ebu’l- Âs, Zeyneb’in izdivacına talip olmuş ve bu evlilik gerçekleşmişti. Peygamberimizin hicretinden sonra Zeyneb (r.a) Mekke’de yalnız kaldı. Kocası Medine’ye gitmesine izin vermedi. Zeyneb (r.a)’e bu ayrılık çok dokundu. Müşrik birisiyle evli olmasına çok üzülüyordu. Kocasının müslüman olmasını istiyordu.
Hicretten bir sene sonra Mekkeli müşrikler Medine’de ki müslümanlarla savaş Bedir’de karşı karşıya geldi. Allah Teâlâ görünmeyen ordularıyla müslümanlara yardım etti ve zaferi elde ettiler. Müşriklerin kimisi kaçtı, kimisi esir alındı. Resûlullah (s.a.v) Efendimizin damadı Ebû’l-Âs da esirler arasında idi.
Vahiy geldi ve esirler fidye karşılığı serbest bırakılacaktı. Ebû’l-Âs Mekke’de hanımı Zeyneb (r.a)’e haber gönderdi. O da bir miktar para ile annesinin hediye ettiği gerdanlığı gönderdi. Bunlar Ebû’l-Âs’ın fidyesi olarak Resûl-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz’in eline verildiğinde çok duygulandı. Mahzun oldu. Ashâbına: “Eğer uygun görürseniz bunu geri verelim. Bu Hatice’nin hatırasıdır.” buyurdu. Ebû’l-Âs’a gerdanlık ve para geri verildi. Yalnız Mekke’ye vardığında Zeyneb (r.anhe)’i Medine’ye göndermek üzere kendisinden söz alındı. Ebû’l-Âs sözünde durdu. Mekke’ye varınca çok sevdiği Zeyneb (r.a)’ini Medine’ye uğurladı. Zeyneb (ra) zor ve yorucu bir yolculuktan sonra Medine’ye ulaştı.
Hicretin altıncı yılında ticaret kervanıyla Şam’dan dönerken Medine civarında İs Mevkiinde baskına uğradı. Kervanın etrafı sarıldı. Kervanın Ebû’l-Âs’a ait olduğu görülünce seriyye komutanı tarafından kimsenin öldürülmemesi istendi. Canlarını emniyette gören kervandakiler de karşılık vermeden, çarpışmadan teslim oldu. Kervan Medine’ye götürüldü. Şehre girince Ebû’l-Âs bir yolunu buldu ortadan kaybolup kaçtı ve Zeyneb (r.anhe)’in kapısına vardı. Ondan eman diledi. Sabah namazı vakti idi. Zeyneb (r.anhe) hemen mescide koştu ve yüksek sesle kendini tanıtıp Ebû’l-Âs’ın kendi emanında olduğunu duyurdu. Sevgili Peygamberimiz de: “Zeyneb’in eman verdiğine biz de eman verdik.” buyurdu.
Peygamber Efendimiz alınan ganimet ve esirler konusunda ashabıyla istişare yaptı ve onlara: “Uygun görürseniz, Ebû’l-Âs’ın bütün mallarını ve arkadaşlarını geri veriniz!” buyurdu. Bu hadise Ebû’l-Âs’a çok tesir etti. Oracıkta müslüman olmaya karar verdi. Fakat ilân edemedi. Derhal Mekke’ye doğru yola koyuldu.
Kervanı karşılamaya gelenleri toplayan Ebû’l-Âs bütün malları sahiplerine dağıttı. Sonra: “Bende herhangi bir alacağı olan kaldı mı?” diye üç defa sordu. Her seferinde: “Hayır, yoktur” cevabını aldı. Daha sonra: “Beni nasıl bilirsiniz?” diye sordu. Onlar da: “Doğru, dürüst ve güvenilir biliriz” diye cevap verdiler. Tekrar: “Benden yalan bir söz işittiniz mi?” dedi. Onlar da: “Hayır, işitmedik” dediler. Bunun üzerine: “Vallahi yanınıza gelmeden önce müslüman olmaya karar vermiştim. Ancak “Mallarımıza konmak için din değiştirdi!”demeyesiniz diye ilân edemedim. Ben şehâdet ederim ki; Allah’tan başka ilâh yoktur. Hz. Muhammed (s.a.v) de O’nun kulu ve Resûlûdur.” diyerek kelime-i şehadet getirdi. Müşriklerin şaşkın bakışları arasında evine gidip eşyalarını aldı ve Medine’ye doğru yola çıktı. Medine’ye ulaşınca doğru Mescid-i Nebi’ye gitti. Resûlullah (s.a.v) Efendimizin huzuruna vardı ve kelime-i şehadet getirdi. Oradan Efendimizin izniyle Sevgili Zeyneb’ine ve kızı Ümâme’ye kavuştu. Efendimiz nikâhlarını tazeledi. Hz Zeynep otuz yaşında Medinede vefat etti kocası Ebû’l-Âs da dört sene sonra vefat etti.
Yazar bu tarihi olay üzerine kurguladığı romanını Tevhid ikliminde aşk ve tefekkür alt başlığıyla kaleme aldı. 372 sayfadan oluşan romanın Yayın Tarihi: 2024
Kitabın tanıtımı şu şekilde yapılmış: “Müşahade ve şahsi tecrübelerinden hareketle yapma ve yaratmanın ne seviyede olursa olsun, irade ve bilgiye müteallik bir husus olduğunu iyice biliyordu. İnsan eli ve marifetiyle yapılan nesneleri nazarı dikkate alarak, dünyanın tabii unsurlarından insan seviyesinde bir mahlûk yaratmanın, tamamen insanüstü hatta sonsuz bir bilgi gerektirdiğine iyice kani oldu. İşte bu “kani oluş” islamın teklif ettiği imanın ta kendisiydi. Yaratıcı kudret ve iradeyi tasdik etmek; yaratmadaki hikmet ve maksadı anlamak ve O’na iman etmek oluyordu. Hilkatin en üst seviyesinde olması, insan denen bu varlığa mesuliyete mebni en üstün dünyevi rol verildiğinin yeterli deliliydi. Bu son derece makul ve mukni delilin, yaratıcı irade tarafından risalet yoluyla beyan ve teyidini de zaruri kılıyordu, işte bu beyan için seçilen yol, yaratıcı iradenin bir insana “risalet vazifesi” vermesinden geçiyordu. O halde, nebilik ve risaletin bir insana hamledilmesi tamamen makul bir gereklilikti. Ebul As, bu suretle Muhammedi bir nübüvvet ve risaletin lüzumuna kani olarak müslüman olmuştu.”
Değerli hemşehrimizi tebrik ediyor, daha nice güzel eserlere imza atmasını temenni ediyorum.