Bir Risale-i Nur Dersi "Saadet-i Ebediye" - GÜMÜŞHANE'DEN HABER - Yerel Haber SitesiGÜMÜŞHANE'DEN HABER – Yerel Haber Sitesi

23 Kasım 2024 / Kuruluş: 15 ŞUBAT 2012

Bir Risale-i Nur Dersi “Saadet-i Ebediye”

Giriş Tarihi: 27 Mayıs 2022 - 23:00

Son Güncelleme: 27 Mayıs 2022 - 23:08

Risale-i Nur Külliyatı / İşarat’ül İcaz’dan

Bakara Suresi 25. Ayet-i Kerime’nin Tefsiri (Saadet-i Ebediye)

( BAKARA SURESİ 25. AYET)

Yani “İman eden ve iyi işler işleyen mü’minlere beşaret ver ki altında nehirler akan cennetler onlarındır. O cennetlerden bir meyve yedikleri zaman; bu, bundan evvel yediğimiz meyvedir derler. Birbirine benzer bir surette rızıkları getirilip verilir. Ve o cennetlerde onlar için temiz kadınlar vardır. Ve onlar o cennetlerde de daimî bir şekilde kalacaklardır.”

Arkadaş! Bu âyetin evvela mâkabliyle olan irtibatından bahsedeceğiz. Şöyle ki:

Bu âyetin geçen âyetler ile mütefavit çok irtibatları vardır. Yani mezkûr cümlelere doğru bu âyetten uzanıp giden muhtelif hatlar vardır. Bakınız, Kur’an-ı Kerîm’in bu âyetle işaret ettiği netice, imanla amel-i salihin semeresi, surenin başında mü’minlere yaptığı medh ü senaya bakıyor.

Ve yine surenin başında, kâfir ve münafıklara yaptığı zem ve tahkirlerden sonra tuttukları yolun onları ebedî bir şakavete sevk edeceğini beyan etmiştir. Bu âyetle tasrih ettiği saadet-i ebediyenin nurunu göstererek, onların bu büyük nimetleri kaybettiklerinden çektikleri hasretleri tezyid ve arttırmıştır.

Ve yine يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا ile emrettiği bir kısım dünya lezzetlerinin terkine bâis olan ibadetten neş’et eden zahmet ve meşakkatlere karşı, bu âyetle cennetin kapısını açarak cennetin lezaizini göstermekle mü’minlerin kalplerini tatmin ve temin etmiştir.

Ve yine teklifin esası ve imanın birinci rüknü olan tevhidi, evvelce ispat etmiştir. Bu âyette dahi tevhidin semeresini ve rahmetin unvanını cennet ve saadet-i ebediye ile göstermiştir.

Ve yine yukarıda nübüvvet-i Muhammediye (asm) اِنْ كُنْتُمْ فٖى رَيْبٍ … الخ âyetiyle işaret edilen i’caz ile ispat edilmiştir. Burada da tebşir ve inzar gibi nübüvvet vazifelerine lisan-ı Kur’an ile işaret edilmiştir.

Ve yine yukarıda îâd ve inzar yani tahvif ve tehditler yapılmıştır. Burada da vaadler, rağbetler, beşaretler yapılmıştır. Bunların arasındaki münasebet, tezadî bir münasebettir.

Ve yine nefsi ve vicdanı, aklın hükümlerine itaatlerini devam ettiren tergib ve terhib, yani ümit ve korku hisleri lâzımdır. Bu hislerin vücud bulup devam etmeleri ancak tergib ve terhib yani ümitlendirmek ve korkutmakla olur. Tergib ve terhibin devamı ancak vicdanda mevcud tahrik edici bir âmirin vücuduyla olur. İşte bu âyetle, tergib hissi uyandırılmıştır. Evvelki âyetler ile de terhib hissi tahrik edilmiştir. Bu itibarla aralarında tezadî bir münasebet vardır.

Ve yine geçen âyetlerde âhiretin bir şıkkına yani cehenneme işaret yapılmıştır. Bu âyette, ikinci şıkkı olan cennetten haber verilmiştir. Bu itibarla âhiretin her iki şıkkı da zikredilmiş bulunuyor.

Arkadaş! Cennet ve cehennem, şecere-i hilkatten ebede doğru uzanıp giden iki daldan tezahür eden iki semeredir ve kâinatın teselsülen gelmekte olan silsilelerinin iki neticesidir ve ebede doğru akıp giden kâinat seylinin iki mahzeni ve iki havuzudur.

Evet Cenab-ı Hak, gayr-ı mütenahî hikmetler için bu âlemi, imtihana sahne yaptı; yine sonsuz hikmetler için tagayyürata, tahavvülata, inkılablara mahal olmasını irade etti; ve yine sonsuz gayeler için hayır ile şerri, nef’ ile zararı, hüsün ile kubhu, hülâsa iyilikle kötülüğü karışık bir şekilde cennet ve cehenneme tohum olmak üzere kâinatın şu mezraasına serpti.

Evet mademki bu âlem, nev-i beşerin imtihan meydanıdır ve müsabaka yeridir; iyilikle kötülüğün birbirinden tefrik edilemeyecek derecede muhtelit ve karışık olmaları lâzımdır ki insanların dereceleri tezahür etsin. İmtihan ve tecrübe zamanları bittikten sonra kötü insanlar: وَامْتَازُوا الْيَوْمَ اَيُّهَا الْمُجْرِمُونَ “Ey mücrimler! Bir tarafa çekiliniz!” diye olan tüy ürpertici, sâıkavari, şiddetli emr-i İlahîye maruz kalacakları gibi; iyi insanlar da فَادْخُلُوهَا خَالِدٖينَ “Daimî kalmak üzere cennete giriniz.” diye olan Cenab-ı Hakk’ın mün’imane, şefikane, lütufkârane emirlerine mazhar olacaklardır. İnsanlar bu iki kısma ayrıldıktan sonra, kâinat da tasfiye ameliyatına uğrayacak. Kötülüğü, şerri, zararı tevlid eden maddelerin bir tarafa çekilmesiyle cehennemin; iyiliği, hayrı, nef’i doğuran maddelerin de diğer tarafa çekilmesiyle cennetin teçhizatları ikmal edilecektir.

………

Tefsirin tamamı için aşağıdaki pdf linkini tıklayınız.

(KAYNAK: Bediüzzaman Said Nursi – Risale-i Nur Külliyatı / İşarat-ül İcaz / Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları)

image_print

HABERLER