Ana Sayfa Arama Yazarlar
Kategoriler
Sosyal Medya
Ali ÖZDOĞAN
YAZARIN TÜM YAZILARI

Efendim, bir resim alalım!..

Ali Özdoğan

‘Efendim bir resim alalım.’ Deyimi adına
müptelâlığımızı ele alıp âcizane irdelemeyi arzu ettim..

Falanca müdürden, filanca amire, filanca meşhurdan falanca meşhureye, resim paylaşım hevesat-ı gayretiyesi, velev 24 saatlik doz aşımı dahi olsa..

Anlamak istedim, nereden kaynaklanan bir durum bu?

Hele başkentten birisinin peşinde pür deveran kuyruklu yıldız olmayı hiç ele almayalım dedim zira Zuckerberg efendi yeni bir face de açsa hallerimizi anlatmaya yetmez.

Hele hele atanmak’çün yörünge misal dönenleri hiç zikretmeyelim.

Acaba bu tarz ü tavırlar hangi derin yârenin tezahürü…

Şu meşhur olmak yahut onlarla görünüp nurlarından! İstifadeye çalışmak hangi hastalığa iyi geliyor, acaba kaynağa inmek mi lazım zira doz, hekim diliyle ancak semptomatik tedavi sağlıyor.

Vallahi serzenişim bu ihtiyar ile niçin kimse resim istemiyor diye değil hani arada bir olsa iyi olur da!..

Evet, kaynak demişken, esas kaynağın farkında olanların ‘insan’ adına o müthiş bakış açısı geldi aklıma ve onun yanında konunun ne kadar da hafif kaldığı..

***

Hepsini bir kenara bırakarak kaynağa yönelip bir hüsn-ü misal olarak rahmetli Mehmet Kırkıncı Hoca’nın bir kitabındaki bir minik bölümü kısmen aktarmak istedim, ‘insan’ denen varlığın önce kendi kıymetini bilmesi adına..

Çünkü kendi kıymetini bilen insan, onu düşürüp yerlere sermez..

Buyrun:

“Muhtelif sanatlarda maharetli bir usta tasavvur ediniz ki bu zat süpürge yapabildiği gibi koltuk takımı da yapabilsin, aynı şekilde otomobil yapabildiği gibi, uçak ve füze de yapabilsin, bu eserlerin her biri ustasını göstermekte ve onun bilgili ve kudretli bir zat olduğuna şehadet etmekte. Lakin şurası zahir’dir ki bu zatın ilminin kudretinin ve maharetinin süpürgedeki tecellisi ile otomobildeki tecellisi bir olmadığı gibi otomobildeki tecellisi ile de uçaktaki tecellisi bir değildir, tecelli ziyadeleştikçe eserin de kıymeti yükselmektedir.

Şimdi bu zaten öyle bir eser yaptığını farz ediniz ki bu eser, eser olduğunu bilsin, bir ustanın tezgahından çıktığını idrak etsin, sahibini tanısın. Ayrıca diğer eserleri ve onların ustalarını ve vazifelerini de tanıyıp bilsin.
Artık bu eser kıymet ve emniyetçe diğer eserlerden kıyas kabul etmez derece üstündür..

” İşte insan, cenab-ı hakkın böyle antika bir sanatıdır”

Güneş Işık verdiği halde yaptığı işi anlayamamakta, ışıklandırdığı şeyleri görememekte hatta kaç tane gezegene sahip olduğunu dahi bilememektedir, buna mukabil insana kıyasla ne kadar küçüktür..”

***

Bu misal beni âdeta çarptı dostlar, demek yaratan en büyük kıymeti ve ehemmiyeti insana vermiş. Güneşten çok daha donanımlı ve değerli insanın, kendisini şu geçici dünyanın üç günlük makamları peşinde göktaşı mesabesine indirip hızla dönmesini kendini okumamasına bağladım.

Diyor ya büyükler ey insan kendini oku okumazsan sadece hayatlı bir eşya seviyesine inmek tehlikesi var..

Kızarırmıydık acaba, peşinde olduğumuz ve seviyesine indiğimiz diğer eserler, bizi tanıyıp ‘ne işiniz var bizim aramızda, çıksanıza insan mertebesine’ deseydi..

Girizgahtaki beyiti de uslanmayan nefsime yazdım..

Çok mu konuştum acep, bin özür.

Binler muhabbet..

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER