HASAN PİR
Bugüne kadar daha çok vatandaşları ilgilendiren yanı üzerinde durulan, devletlerin yıkılışındaki etkisi hiç gündeme getirilmeyen “FAİZ” in devletler için de çok tehlikeli ve yıkıcı bir kanser oluşu Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan tarafından gündeme getirilince konu artık 84 milyon vatandaşımızın da gündemine girdi. Vatandaşlarımız artık devletimiz için faizsiz ekonomik modelin ne anlama geldiğiniaraştırmaya ve tartışmaya başladılar.
Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’de ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) ’in hadislerinde faizin haramiyeti ile ilgili pek çok ayet ve hadis bulunmaktadır.
Allah (c.c.); Bakara Suresi, 275. Ayette şöyle buyurmaktadır: “Faiz yiyenler ancak şeytanın çarparak sersemlettiği kimse gibi kalkarlar. Bunun sebebi onların, “Alım satım da ancak faiz gibidir” demeleridir. Hâlbuki Allah alım satımı helâl, faizi ise haram kılmıştır. Artık kime Allah’tan bir öğüt erişir de faizciliği bırakırsa geçmişteki kendisinindir, durumunun takdiri Allah’a aittir. Kim de yine faizciliğe dönerse işte bunlar orada devamlı kalmak üzere cehennemliklerdir.”
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) de bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır:
Cabir (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) faiz yiyene, yedirene, faiz muamelesini yazan kimseye ve bu muamelenin şahitlerine lanet etti! ve: ‘Onlar günahta eşittir!’ buyurdu.”
(Müslim 1598/106, Ebu Yağla 1849, İbnu’l-Carud 646, Beyhaki 5/275, Begavi 2054, Ahmed 1/393, 3/304, Tayalisi 343, İbni Hibban Mevarid 1112)
***
1789 Fransız ihtilâlinde olduğu gibi, tarihin kaydettiği sosyal sınıflar arası çatışmalardan kaynaklı ihtilâllerin ana sebeplerinin başında zenginler ve fakirler arasında görülen anlaşmazlıklar gelmektedir.
Faizin ve emek sömürüsünün ne denli bir tehlike olduğunu Bediüzzaman Hazretleri Risale-i Nur Külliyatı’nda çok anlaşılır bir şekilde anlatmıştır.
Bediüzzaman Hazretleri’nin tespitlerinden şunları anlıyoruz:
“Sen çalış ben yiyeyim” anlayışı Komünizm’in doğuşundaki ana sebeplerden biri olduğu gibi, “Ben tok olayım başkası acından ölürse ölsün bana ne” anlayışı da Kapitalizm’in doğuş sebeplerinden biridir. Birinde insanları çalıştırıp onların emeklerini kullanma, diğerinde ise üstün mal varlıklarıyla zevk ve sefa içinde yaşayanların başkalarının fakir halini görmeme anlayışı bulunmaktadır.
Zenginlik – fakirlik tablosundaki olumsuzluğun özeti olan ve dünyada yaşanan pek çok ihtilalin de kaynağı olan “Ben tok olayım başkası acından ölürse ölsün bana ne” anlayışının panzehiri zekât, “Sen çalış ben yiyeyim” anlayışının panzehiri ise faizin haramiyeti, yani faizin yasaklanmasıdır.
Toplumlarda, zenginlerle fakirleri bir birine yaklaştıran bir sebep olmalıdır ki bu iki sınıf arasındaki sosyal çatışmalar önlensin. Bu konuda bugüne kadar tespit edilen en önemli çözüm yolu, zekât gerçeği ve faizin haramiyetidir…
Zekât’ın psikolojik önemli bir yönü, fakirin zengine karşı minnet çekmesine engel olmasıdır. Zekât dışı yardımlarda fakir bir insan kendisine yardım eli uzatan zengin birine karşı belki bir eziklik ve minnet duyabilmektedir. Zekâtta ise böyle bir durum söz konusu olmamaktadır. Zekât bir ibadet olduğu için zengin zekat vererek Allah’ın emrini yerine getirmiş olmaktadır. Bunun böyle olduğunu hem zengin, hem de fakir bilmektedir. Bunun sonuncunda da fakir zengin karşısında bir mihnet baskısı altına girmemekte, zengin de bu zekatı başa kakıcı bir argüman olarak kullanamamaktadır.
Zekâtın bu önemli özelliğinden kaynaklı olarak fakirin; zekâtını veren zengine karşı olumlu bir bakışı da ortaya çıkmaktadır ki, bu sayede fakirin, zenginin malına, servetine karşı kötü gözle ve art niyetle bakış psikolojisi de ortadan kalkmaktadır. Zekâtın zenginle fakir arasında bir köprü olduğu gerçeği de böylece kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.
Faizin haram olması ise, insanları sermayelerini yatırıma yönlendirmeye zorlamaktadır. Faiz haram olduğu için sermayesini faize yatıramayacak olan bir kişi, elindeki paranın zekâtını da bir ibadet olarak ödemek zorunda olduğu için sermayesinin bitmemesi adına parasını çalıştırmak ve yatırım yapmak zorundadır. Denge bu şekilde sağlanacaktır.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ilgili kurullarının olumlu görüş vermesi halinde zekat organizasyonu için devlet eliyle bir “Zekat Fonu” kurulması belki de ülkemizdeki fakirlik sorununun daha erken bir dönemde ortadan kaldırılmasına yardımcı olacaktır.
Allah (c.c.), mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim’de faizi yasaklayıp, zekatı ise İslam’ın şartı olarak kullarının önüne koymuştur. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) da hadis ve sünnetleriyle bu güzel ölçülerin uygulanırlığını tüm insanlığa göstermiştir.
Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın önemle üzerinde durduğu, ülkemizin hayrına olacak olan “faizsiz ekonomik sistem” in tekrar hayırlı olmasını diliyoruz. Bu konuda Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın başarılı olacağına gönülden inanıyor ve Sayın Cumhurbaşkanımızı sonuna kadar destekliyoruz. Ülkemizin faiz kanserinden kurtuluşunu en önemli ekonomik zafer olarak görüyoruz.
Güzel günler dileğiyle.