Gümüşhanemizin bir müzesi var.
Peki nerede bu müze ?
Hiç farkettiniz mi bilmiyorum ama birçok defa karşılaştığım bir durumdur bu. Belki de öğrenci olmamın bana getirdiği araştırmacı kişilikten kaynaklı olarak, arkadaşlarımızla sohbet esnasında bu fikri ortaya attığımda sıkça duyuyorum ben ifadeyi. Diyorlar ki: “Daha Gümüşhane’nin bir müzesi bile yok” …
Sahi; Gümüşhane insanının ve özellikle içinde bulunduğum yerel genç neslin bir tanıtımdan geçtim de panolarda dahi bir afişi bulunmayan ”bizim” müzemizi bilmemesi gayet de normal bir durum. Kanaatimce; bu müzenin, bu toprakların insanlarına tanıtılmasının, tabiri caiz midir bilmiyorum lakin ”Gümüşhane’ye tescillenmesi” için birşeyler yapmak lazım.
Ben bu konuda önerilerimi sunmak istiyorum.
Öncelikle, Gümüşhanedeki bilboartların tamamına Müze ile ilgili tanıtım afişleri asılmalı ve bu afişler dönem dönem yenilenmelidir.
Üniversite öğrencileri dahil bütün okul öğrencileri Gümüşhane müzesini gezmelidir. Bu konuda okul idareleri planlar yapmalıdır.
Bu toprakların kültüründeki en önemli etken bulunduğu coğrafi konum ve bu coğrafi konumun getirmiş olduğu egemenlik mücadelesidir. Zira coğrafyasından dolayı önemli topraklar olarak kabul gören, eski ve yakın dönem devlet liderlerinin hep gözdesi konumunda olan bir toprak üzerinde yaşıyoruz. Bundandır ki Attila’nın kurmuş olduğu Avrupa Hun Devleti’nin Anadolu’daki sınırları olan bu topraklar; Selçuklu ile İlhanlı Moğollarını, Fatih Sultan Mehmed ile Uzun Hasan’ı, Yavuz ile Şah İsmail’i de çokça birbirine düşüren topraklardır. Bu sebeple birçok medeniyetin burada yaşayarak birbirleriyle etkileşim halinde olmaları bu toprağın kültürüyle de birebir örtüşür diyebiliriz tabii ki.
Öncelikle bu medeniyetlerin bu bölgede ne yapıp ne ettiğini araştırarak gerek yazıya gerek resme, gerekse başka anlatım birimlerine dökmek atılacak adımların başlıcalarındandır.
Birkaç defa ziyaret etme imkânı bulmuştum İkizevler Müzemizi. Son dönemin örf ve adetlerini yansıtan figürler bulunuyordu. Bunlar gerçekten çok başarılı ve hoş.Lakin bir o kadar da yetmeyecek şeyler fikrimce. Devletimizden izin alınarak; bir komisyon önderliğinde, bölgemizde kazı çalışmaları yapılmalı ve bu çalışmalardan elde edilecek dökümanlar da, bahsettiğim son dönem içinde oluşan örf ve adetlerimizin yansıtıldığı figürler arasına konulmalı. Bu sayede bir müzede olması gereken eski ile yeni – yeni ile eski iç içe karıştırılarak insanlara aktarılmalı. Fakat bu kazı çalışmaları yapılırken kaçakçılık durumuna da özellikle dikkat edilmelidir.
Zamanında bölgemizde yaşayan Türk-Rum-Ermeni hatta diğer unsurlara göre çokça azınlıkta yaşayan Laz ve Çerkez nüfusun da birbirleriyle hareketleri araştırılarak, yöre insan ve unsurlarının yapmış olduğu, farklı özellikler taşıyan mimari yapıların tespit edilerek; tek tek fotoğrafları çekilmeli ve yine bu mimari yapıların kitabelerinden edinilen bilgi ve bulgular çekilen fotoğraflar ile bir kültür mozaiği haline getirilmeli ve tablolarla birlikte müzemizin duvarlarına asılmalıdır. Bu sayede ziyaretçiler yürürken de bilgi edinme fırsatı bulmuş olacaklar ki bu da biraz önce belirttiğim gibi eski – yeni karışımı ziyaretçilerde farklı bir zevk ve heyecan yaratacaktır.
Zaten bölgemizde yaşayan unsurların yapmış olduğu mimari yapılar çok çeşitli, bir o kadar da fazla ki en az beş İkizevler Müzesi daha çıkabilir sanıyorum.
Son olarak; Ünlü Yunan filozoflarının bile Güneş ile Gümüş’ün birlikte çıktığı topraklar olarak bahsettiği ve yazdıkları kitaplarda övgü ile bahsettikleri Gümüşhanemiz’in eğer yeniden yapılanırsa güzide bir turizm konağı olabilecek olan İkizevler Müzesi için devletimiz de, bölge yöneticilerimiz de üzerlerine düşen vazifeyi yapmalıdır. Eğer bu yapılanma ve düzenlemeler gerçekten bir şeyleri değiştirebilirse, bizler de millet olarak görevimizi yerine getirir; müzemizi sık sık ziyaret ederek, kültürel mirasımız hakkında fikir sahibi oluruz.
Doğal güzellikleriyle bir açık hava müzesi olan Gümüşhanemiz’ in bir müze de hakkı diye düşünüyorum.
Hoşça kalın…