ALİ ÖZDOĞAN
Şirin olmasak da mı?
Ah ah!..
Ferhat ne etsin şirin olmayanı diyesim var..
Olmasak dahi görüneceğiz,
İş inada binmiş..
Büyükler de çok zikretmiş hastalığa varan bu halimizi ve demişler ki:
“Her bir fertte az çok bu his var ve insanların da en zayıf damarıdır.”
Ve en korkulan damar, hissiyat…
Yaa..
Bunu kabul ettik, bu hastalığımız elbet ama daha büyük ve tehlikeli bir hastalık halimiz var ki sormayın..
Kıran kırana bir mücadele içeren ..
Kimi zaman haysiyet cellatlığına kadar varabilen..
Nedir derseniz:
“Kalplerin fethi için öncelikle makamların fethinin gerekliliği yanılgısı”
Ne büyük yanılgı…
Düşünüyorum hasbihal edip insan neden makam sahibi olmak ister?
Psikolojik bakışla cevap; ‘bilinmek ve şirin görünmek için.’
Hizmet perdesi ardında da olsa..
Kalplere girmek için bütün bu atraksiyonlar ama kalplerin giriş kapısı o yönde açık değil ki..
Hükmetmenin içine koyulmamış ki kalp anahtarı..
Zorla güzellik olur dercesine zorluyoruz..
Sevilmek, nam sahibi olmak ve hüküm yerlerinin ele geçirilmesi ile değil, insanî değerlerin ruha sindirilip karşılıksız yansıtılması ile olur..
Entrika ile siyasi cambazlıklarla, aman bana ver ben daha “Müslümanım” pişkinliğiyle, o bizdendir aymazlığı ile makam sahibi olunur ama insanlar kalplerini kapar nefretlerini açar..
Üç gün susar kimi dalkavuklar ya sonra ..
Her şey ortada..
Eski müdür yeni müdür
Eski vekil yeni vekil
Eski yeni eski yeni…
Her şey ortada değil mi?
Elbette insanlığını muhafaza eden milletin can evlatları, her hâlükârda başımızın üstünde ve konumuz haricinde.
Vallahi, ne nefrete ne üç gün sahte alkışa aldanma vakti..
Değmemiş.
Değmez..
Değmeyecek..
Haydi insaniyete..
Haydi kalplerin fethine..
Haydi sevgiye..