Selami Öktem
25 Kasım gününde, kadına yönelik şiddete karşı mücadele günü dolayısıyla çeşitli etkinlikler ve protestolarla kadınlar kendilerine karşı gösterilen şiddete karşı tepkilerini gösterdiler. Dünya genelinde toplu halde bir tepkinin yüksek perdeden gösterilmesi her ne kadar etkileyici olsa da ne yazık ki karşılık bulmuyor. Biraz da bunun karşılığı olarak çeşitli çevrelerce abartılıyor.
Şiddet Nedir?
Şiddet, Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre fiziksel güç veya başka türlü zorlamalarla bir kişinin yaralanmasına, ölümüne veya psikolojik yara almasına neden olabilecek eylemlerin gerçekleştirilmesi demektir. Şiddet uygulayan kişi mağdurun bedenine, malvarlığına veya kültürel değerlerine zarar vermektedir.
Neden 25 Kasım?
1960 yılında Dominik Cumhuriyeti’nde ülkeyi diktatörlükle yöneten Rafael Trujillo’ya karşı Mirabel Kardeşler olarak bilinen üç kız kardeşin gördüğü politik şiddet yıllar sonra kadına yönelik şiddete karşı mücadele gününe ilham olmuştur.
Mirabel kardeşlerin “Belki de bize en yakın şey ölüm fakat bu beni korkutmuyor, haklı olan her şey için savaşmaya devam edeceğiz.” ve “Çocuklarımızın, bu yoz ve zalim sistemde yetişmesine izin vermeyeceğiz. Bu sisteme karşı savaşmak zorundayız. Ben kendi adıma her şeyimi vermeye hazırım gerekirse hayatımı da.” sözleri ne kadar zor bir durumda olduklarını ancak buna karşın ne kadar korkusuz ve kararlı olduklarını çok net bir şekilde gösteriyordu.
Ülkeyi 1930 yılından 1961 yılına kadar yöneten, ülkedeki varlıkların yarısından fazlasına sahip olduktan sonra ülkedeki herkesin itaatini bekleyerek sadece kamu binalarına değil her evin duvarına kendi fotoğrafının asılmasını emreden Trujillo tarih 1960 yılını gösterdiğinde; “Ülkede iki tehlike var: Kilise ve Mirabel Kardeşler” şeklinde bir ifade kullanmıştır. Bu sözlerin söylenmesinden birkaç gün sonra 25 Kasım 1960 tarihinde diktatörlüğe karşı mücadele ettikleri için polis tarafından durdurulan Mirabel Kardeşler ve şoförleri Rufino de la Cruz vahşi bir şekilde öldürüldüler. Bu durum ülkede bir kelebek etkisi yarattı ve olaydan 1 yıl sonra Trujillo Diktatörlüğü karşıt hareket tarafından düşürüldü.
Önce 1981 yılında Kolombiya’nın Bogoto şehrinde bir araya gelen Latin Amerikalı ve Karayipli Kadınlar Kongresinde sonra ise 1999 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda 25 Kasım günü “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” olarak ilan edildi.
Kadın ve Şiddet
Tarihsel gelişimi de göz önüne alındığında kadına yönelik şiddetin bu kadar gündemde kalmasının önemli sebeplerinden bir tanesi ne yazık ki oldukça yaygın olmasıdır. Ülkemizdeki kadın cinayetlerini durdurmak için kurulan “Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu” bizlere mercek olarak sürekli güncel verilerle durumun vahametini gözler önüne seriyor. Bu platformun verilerine göre 2023 yılı Ekim ayında 19 kadın öldürüldü, 18 kadın ise şüpheli şekilde ölü bulundu. Öldürülen kadınlardan 1 tanesi ne yazık ki komşu ilimiz Trabzon’da diğeri ise Bayburt’ta yaşıyordu. Yine şüpheli şekilde ölü bulunan kadınlardan 1 tanesi komşu ilimiz Trabzon’da yaşıyordu.
Ne Yapmalıyız?
Yazımın başlığına dönmek istiyorum. Kadına yönelik şiddet abartılıyor. Çünkü abartılmaya ihtiyaç duyuyor. Sesini duyuramadığı için çığlık atıyor. Yine de olmuyor. Kadınlar ölmeye ve şiddet görmeye devam ediyor. Çünkü insanlık tarihinin geride bıraktığı binlerce yıldan sonra bile şiddet insanlık için bir sorun olmaya devam ediyor. Üstelik ne yazık ki şiddetin sesini bu kadar bile yükseltemediği onca farklı kolu ne yazık ki kadına yönelik şiddet kadar gündeme bile gelemiyor.
Mesela sağlık çalışanlarına şiddet, toplumsal şiddet, ekonomik şiddet, eğitim çalışanlarına şiddet, çocuklara yönelik şiddet, yaşlılara yönelik şiddet, fiziksel şiddet, psikolojik şiddet, cinsel şiddet, aile içi şiddet…
Belki de artık meseleyi kadına yönelik şiddet boyutuyla değil doğrudan ve sadece şiddetin kendisi ile halletmeliyiz. Şiddetin her türlüsüne en yüksek perdeden karşı durmalıyız. Hiçbir bahaneyi kabul etmeden, itirazsız, insanlığın var oluşundan bugüne, geride bıraktığımız yılların hakkını vererek, hak ettiğimiz gibi yaşamayı tercih ederek, başta kadına yönelik şiddet olmak üzere şiddetin her türlüsüne karşı durmalıyız.