RUBAİ MISRALARINDA HİKMET DAMLALARI (34) - GÜMÜŞHANE'DEN HABER - Yerel Haber SitesiGÜMÜŞHANE'DEN HABER – Yerel Haber Sitesi

21 Kasım 2024 / Kuruluş: 15 ŞUBAT 2012

RUBAİ MISRALARINDA HİKMET DAMLALARI (34)

Giriş Tarihi: 22 Mart 2020 - 21:37

Son Güncelleme: 22 Mart 2020 - 21:38

NEFİS

Madem nefis köpektir

Âdemin başı dertte

O zaman düşman tektir

Görsen de bin bir fert’te

Ey ahali sözüm var

Herkes onu bağlasın

Onu serbest eyleyen

Tez otursun ağlasın

MÜPTELAYIM

Müptelâyım düştüm gama anlamadım hâlimi

İrdeledim hayâlimi içre buldum zâlimi

Lâl eyledi ah kâlimi kimseler bilmez benden

Ayıramam misl ü can ten nehar vü leyâlimi

NEFES

Nasıl eylemedim iz’an ikram imiş nefes her an

Ey nefesleri yaratan zâlim oldum sen bağışla

Düştüm kalktım gıll-u gışla tövbe açtığım ağuşla

Yöneldim cûş-u huruşla beni affeyle bağışla

Ey nefesleri yaratan zâlim oldum sen bağışla

GÖNÜL

Be hey gönül ne bu halin çokça elem bir dem neş’e

Üzülme gül o leyâlin sabahında yok endişe

Sana ödül olmaz asla fani hayat dolu yasla

Gel cennet ile kıyasla dünya kırılacak şişe

DÜNYA AŞKI

Hikmetini bilmeden düştük dünya aşkına

Dünya belâlarından dönüverdik şaşkına

GEL NEFSİNİ ARINDIR

Gel nefsini arındır tebliğ tahakküm değil

Kendine muhabbetin şer’î bir hüküm değil

Yalan o hamiyyetin hem pek düşük kıymetin

Bir muammâ tiynetin benliğin yüküm değil

KORKMA

Dilinde bin hakikat kursakta haram lokma

Hadi ordan edepsiz beni günâha sokma

Önce sen kendine bak yalanla bir olmaz hak

İçin kirin eyle pâk insan olmaktan korkma

MASUM OLMAK

Sınanmadan yerme yâresi onmaz

Yusuf olunmadan mâsum olunmaz

SON AN

Sergiler ya mimiğinden fırlatıp unvanını

Ağzı sussa beden söyler sallar dört bir yanını

Gurur desen çıkmış aya hak getire ar hayâ

Aşkı hevâ ucub riyâ unutmuş son ânı’nı

ÂN-I SEYYALE

Sarardı şu ümîdim bir gül gibi lâl iken

Bahara meftun idim saç kar gibi biriken

Yaşam diye bildiğim meğer ân-ı seyyâle

Dalıp durdum hayale ruhta var binler diken

YÂRAB LÜTFET

Varlığa râm olduk ah ayrılıkta bin pâre

Muammâ-yı müşkülün yok mu halli, bir çâre

Yârab lütfet basîret yandı köz oldu sîret

Yoluna râm esîr et yoksa kapanmaz yâre

VAHŞİ BATI

Aydınlığı mı kör etti göstermedi sanki rezil

Afrikayı aç bıraktı gördük amma dedik ezil

Diz dibinde bombalandı imdat ister çocuk gözler

Utanmadan ah onlara sarfeyledik kötü sözler

Fesada verdi dünyayı sırf keyf için vahşi batı

Kör mü olduk biz ne için onlara ettik biatı

Elbet sahib-i dünya var celbettiler gazabını

Dehşet içinde çekerler zulümlerin azabını

Ah Kendime de derim ki cana gelip girse virüs

Zalimlere sende sustun yüzün varsa kendine küs

BİN CEFADIR

Bin cefadır her sitemi hasreti neş’e dem’i

Ye’s-i sevdâ sor elde mi yakar durur âdemi

Nur-u nar kim ayan eyler elbet bin bâb-ı hikmet

İz’an ede bir hikmeti neş’e ola mâtemi

HAYAT-I DAİME

Bir hayat-ı dâimeye erişmenin vakti bu

Şeytan dersli rezil nefs’le didişmenin vakti bu

Lezzet için gelmiş sanır kimi âdem dünyaya

Cân-ü tenden kalb vü ruha yetişmenin vakti bu

TÖVBE ARTIK

Tövbe artık istemem kendim doğrulmadan hak

Dedim kendi kendime ah sen bir haline bak

Kanına dahi girmiş o pis hâlet iltimas

Temizlenmeden olmaz evvel sen ol pir-ü pâk

İMTİHAN

Bu üç gündür hem fani yan yine dayan gönül

İmtihan koymuş sânî can sana âyan gönül

Gündüz sana zulmet’se ağyâr sana zulmetse

Vaad edip hulf etse var onu sayan gönül

EHL-İ KİBİR

Ehl-i kibrin naksından kim susmaz hiç vâveylâsı

Avâmın boş lafları ah züleyhâ vû leylâsı

Dirhem ile sözün söyler her dâim ehl-i kemâl

Lisan-ı hâl sükût illa gelene dek selâsı

BU RÜYA

İstesem mi şevke medar bir bahar

Fâniye şevk ne beladır yakar hâr

Kim acıyıp uyandırır bu rüya

Tatlı güya kabir bekler içi dar

AH NİDEYİM ŞİMDİ BEN

Gözler görür akıl görmez ah nideyim şimdi ben

Geçer ömür zaman durmaz çiledeyim şimdi ben

Bel bükülmüş diş dökülmüş dizler tutmaz yine de

Can sînede kimse almaz ki gideyim şimdi ben

HÜZÜN BESTESİ

Hüzün bestesi sanki rüzgarı sonbaharın

Ne gülün neşvesi var ne de sancısı hârın

Bir mâtem şarkısını dertle söylerken hezâr

Sesinde ümîdi var gelecek nevbaharın

GEL PÂK OL

Her adımda bir nimet her nimette şükür var

Her Şükürde bir fikir her fikirde zikir var

Ülfet ile unuttuk nimet vereni zâhir

Gelmeden ân-ı âhir gel pâk ol ruhta kir var

ALDANDIK EY ÂŞIK

Bil aldandın ey aşık o sevdiğin leylâ mı

Yusuftaki mecâza tek kanan Züleyhâ mı

Ol güneşten gelene hiç sahip olur mu cam

Cama can bahşedenden gâfil kalmak revâ mı

DOSTLUKLAR BOZULMUŞ

Dostluklar bozulmuş benlik izi var

Kuşatmış dört yanı kör vefasızlık

Bedenlerde sancı ruhta sızı var

Özlenir bir liman olmuş yalnızlık

Hezâr

Figân ile gelmez ki gül Perîşan olma ey bülbül

Nîcedir ağlar inlersin çâreni derd içinde bul

Yetişir bu ah-u zârın mezar olmasın bizârın

Terk eyle gamlı nazârın ol hikmete gel sen de gül

OL ŞAFİDEN GAFLET EDEN

Gelen derde demez neden derd ârife kâm olur

Ol Şâfi’den gaflet eden bin târife râm olur

AYNALI ÇARŞI

Ah sorgula evladım önce bırak marşı da

Vatanına göz koyan kimlermiş bak karşıda

Şaşma ezeli düşman kuyruk olduğun batı

Gizlenen sır biâtı çöz aynalı çarşıda

KÖR İNAT

Nef’s ırak tutar oyalar ah aniden olur icâd

Gör ahmetten selametten cenazeye döner de ad

Hâlâ bilmez nedir murâd nedir hayat niye ölüm

Bekler durur çözer bilim ah kör inad ah kör inad

SANİ’İN MURADI NE?

Neyleyeyim şu fânide ne bu mal vû câh bana

Lezzet içün çal nihavent çal segahtan ah bana

Amma başka sırrı olsa gerektir şu fâninin

Çün murâdı ne sânînin bilemezsem vah bana

FERYAD EYLEYİM

Hû de feryad eyleyen nâyinle feryâd eyleyim

Neyleyim bilmem şu fânî ben’de kaldım neyleyim

Ah kamışlıktan firaka inleyen neyler gibi

Hû deyû aşkın sesinden ben ebed yâd eyleyim

NE AYMAZ BİR HALE DÜŞTÜK

Velev bir kaç kusur ile âlûde oldu emir

Derdin hamiyyet mi senin çağırsınlar sen semir

Ne aymaz bir hâle düştük ne yazık hâl-i melâl

Pis hırsına hepsi helâl fırsat bekle sen kemir

CANAVAR İÇTE SAKLI

Yazık hıfz edemedik kaçtı bizden zerâfet

Nef’s tuzağında gönül beşer’çün büyük âfet

Güya özlem letâfet amma dillerde bin hâr

İçte saklı canavar ânı örter kıyafet

BAKİ’DEN GAFİL OLMAK

Cümle mâlumat âfâkî gâfil olunan tek Bâkî

Ar hayâ bilmez nef’s şâkî doldur getir der ey sâkî

Âmâ eyler de kendini görmez şol kabrini yakın

Gafili iken firâkın ah emr-i hak olur vâkî

AH GEDAYIM

Tez geçti ah dem-i safâ oldu hebâ sermâyem

Vâ esefâ hakk’içün gör olmamış zerre sây’em

Ah gedâyem neydi gâyem meğer ben bî vefâyem

Affeyle ey Gafur Rabbim şakî olmaya pâyem

Vâ esefâ hakk’içün hiç olmamış zerre sây’em

image_print

HABERLER