İstanbul Fatih ilçesi Sinanağa mahallesi Kırbacı Sokakta “SANKİ YEDİM” adını taşıyan bir cami bulunuyor.
Bu camiyi meşhur kılan çok önemli bir hikâyesi var.
17.yy da İstanbul’da yaşayan Keçeci Hayrettin Efendi iktisatlı yaşamaya düşkün bir kişidir. Nefsinin istediği her şeyi yapmaz, vara yoğa para harcamaz. Bir lokantanın önünden geçerken canı yemek istediğinde “sanki yedim” diyerek o anda harcaması gereken parayı kesesinden çıkarıp bir kenarda biriktirir.
İşte Keçeci Hayrettin Efendi, “sanki yedim” diyerek bir kenara biriktirdiği bu paralarla, Fatih’teki “SANKİ YEDİM” camiini yaptırır.
********
Nefsi dizginleme, israfa girmeme, başkalarına yüzsuyu dökmemenin bundan daha güzel meyvesi olur mu?
Yenecekken yenmeyen yemeklerin paralarından yapılmış Koskoca “Sanki Yedim Camii” İstanbul’da gözümüzün önünde duruyor.
Bir insan, devasa bir camiyi yiyecekken, prensipleriyle, sabırlarıyla, kültürüyle yemiyor ve bu çok önemli israf önleme örneğini tarihin tanıklığına emanet ediyor.
Zenginliklerimizin en büyük düşmanı israf… Akıl zenginliğinin de, para zenginliğinin de, zaman zenginliğinin de, mal zenginliğinin de birinci düşmanı israf…
İsraf kültürünün gereği olan “ben kazandım, ben harcarım…” mantığı ile ölçüsüz harcamalar, “ben tok olayım başkası acından ölürse ölsün bana ne…” ci yaklaşımlar, zamanla sosyal hayatın dengesini bozup insanlar arası diyalogların kopmasına da sebep olmaktadır.
********
“Sanki Yedim Camii” israfa karşı sabırlı ve onurlu bir duruşun günümüzde somutlaşmış örneği iken, hem israf edip, hem de doyumsuzsa para, mal, mülk arayışında olmak insanı insanlara kul köle olmaya götüren çıkmaz bir sokaktır.
Aldıkları maaşların, kazandıkları paraların miktarı ne olursa olsun, günümüzde tüccar, esnaf, işçi, memur vb. insanlarımız kazandıklarını kanaat ve iktisatla kullansalar, israf etmeseler çoğu kez belki de kazançları kadar önemli bir gelir kapıları daha olur. İşte örneği “Sanki Yedim Camii”
Kanaatle ve iktisatla yaşayıp israf etmeyen insanlar “parasızlık” belası çekmeyecekleri için, çevrelerindeki insanlara ya da bankalara yüzsuyu döküp para istemeye mecbur kalmayacaklardır.
İsraftan kaçmak, iktisat ve kanaat etmek aynı zamanda Allah’ın bir emri olduğu için, kanaatle yaşayan, israf etmeyen, iktisat eden kişiler bu hareketleriyle aynı zamanda ibadet de yapmış olurlar ve Allah’ın rızasını kazanırlar.
“SANKİ YEDİM CAMİİ” örneğini eş, dost, akrabalarla sohbetlerde ve aile içi sohbetlerde sık sık anlatıp insanlarda israfa karşı bir algı oluşturmak gerekir.
Özellikle çocuklarımıza bu önemli örnek anlatılıp, onlarda bir kanaat ve iktisat kültürünün gelişmesine yardımcı olmalıyız. En önemlisi de İstanbul’daki bu önemli caminin ziyaret edilerek somut örnek olarak çocuklarımıza ve aile fertlerimize gösterilmesidir.
Güzel günler dileğiyle.