Volkan Şenel – Tarihçi Yazar
Gümüşhane tarihiyle ilgili yapılan araştırmalar, şehrin tarihinin M.Ö.‘li yıllara kadar uzandığını göstermektedir. Gümüşhane; altın, gümüş, bakır vb. madenlerinin çıkarıldığı bir bölge olması ve önemli ticaret yollarının buradan geçmesi nedeniyle, her dönem ilgi duyulan bir şehir olmuştur. Bu nedenle, tarih süreç içerisinde birçok medeniyet Gümüşhane için birbirleriyle mücadele etmişlerdir.
Gümüşhane tarihiyle ilgili kaynaklara bakıldığı zaman; Asur, Hitit, Urartu, İran, Roma, Bizans, Emevi, Abbasi, Selçuklu, İlhanlı, Trabzon Rum İmparatorluğu, Akkoyunlu ve Osmanlıların bu yörede hüküm sürdükleri görülmektedir.
Gümüşhane’deki önemli yerleşim birimlerinden bir tanesi de, Yağmurdere (Yağmurderesi) yöresidir. Şehrin kuzeydoğu istikametinde bulunan bu yöre tarihsel geçmişi, kültür varlıkları ve doğal güzellikleriyle de dikkat çekmektedir.
M.Ö 7. yüzyılda Kafkas geçitlerinden aşan İskitler (Sakalar) kısa bir süre içerisinde Anadolu’ya girmişlerdir. Anadolu üzerinden Mısır’a kadar uzanan bölgede hâkimiyetlerini güçlendiren İskitler, geniş bir imparatorluk kurdular. Son yıllarda yapılan araştırmalar İskitlerin Doğu Karadeniz bölgesi üzerindeki göç yoları ve hâkimiyet alanlarıyla ilgili önemli bilgiler içermektedir. Zira, Yağmurdere ve havalisinin de üzerinde bulunduğu bu bölgede yapılacak çalışmalar, yörenin erken dönem tarihinin aydınlatılmasını sağlayacaktır.
Yağmurdere bölgesi bir süre Roma ve Emevilerin elinde kalmış, M.S 8. yüzyılda ise Bizanslıların eline geçmiştir. 12. yüzyılda Saltuklular ve Mengücüklüler’in etkisinin görüldüğü bölgede, 13. yüzyılda da Selçukluların hâkimiyeti hissedilmiştir.
Osmanlı Döneminde Yağmurdere Nahiyesi
Fatih Sultan Mehmet’in 1461 yılında Trabzon’u almasıyla Gümüşhane Osmanlı toprağı olmuş, fakat bu hâkimiyet 1467 yılına kadar kısa bir zaman sürmüştür. 1473 yılında Fatih Sultan Mehmet ve Uzun Hasan arasında vuku bulan Otlukbeli Savaşı’ndan sonra Gümüşhane’nin bir bölümü, Yavuz’un 1514 Çaldıran Zaferi’nden sonra ise (1514) tamamı -kesin olarak-Osmanlı hâkimiyeti altına girmiştir. Bu tarihten sonra Osmanlı Devleti bölgeye, Türk oymak, aşiret, boy ve cemaatlerini getirerek yerleştirmeye başlamıştır. 17 ve 18. yüzyılda da bu süreç devam etmiştir.
Yağmurdere hakkında detaylı bilgiler vermeden önce belirtmemiz gereken bir husus vardır. Osmanlı Arşivi ve bazı tarihi belgelerde Yağmurdere’yle ilgili araştırma yaparken, “Yağmurdere” isminden çok “Yağmurderesi’ ismiyle karşılaştık. Büyük bir ihtimalle “Yağmurderesi” ismi zamanla halk dilinde söyleyiş farklılığına uğrayarak “Yağmurdere” şekline dönüşmüş olmalıdır.
16.yüzyılın ilk çeyreğinde Osmanlı topraklarına dahil edilen Yağmurdere ve havalisi hakkında en sağlıklı bilgiler Bayburt Tahrir defterlerinde (emlak kayıtları) karşımıza çıkmaktadır. 1520 ve 1530 tarihli tahrir defterinde Bayburt Sancağı’nın Kovans (Kale) Kazası’na bağlı nahiye olarak gözüken Yağmurdere, Bayburt’un sancaklıktan çıkmasından sonrada Kelkit ve Kovans’la birlikte buraya bağlı kalmıştır. (1568)
Tarihi kayıtlara bakıldığı zaman 1530 yılında, Yağmurdere Nahiyesi’nin 15 karyeden (köy) oluştuğu görülmektedir. Bu köyler; Bandırlak, Bendamil, Boğalu, Çorak, Ekiz, Filis, Geçitkışlak, İncesu, Mağara, Pingal, Şephane, Uzundut, Yapaz, Yuval-i Ulya ve Yuval-i Süfla köyleridir.
16.yüzyılda 15 köyden, 19. yüzyılda 25 köyden, günümüzde ise 16 köyden (Akacak (Balahor), Alçakdere, Aslanca, Aşağı Yuvalı, Bandırlak, Beşoba (Bendamin), Boğalı, Çorak, Dumanlı (Santa), Esenler (Yapaz), Güngören, İkiz, İncesu, Kayabaşı (Gavras), Örenler, Şaphane, Yukarı Yuvalı) oluşan Yağmurdere havalisi, stratejik konumu, doğal güzellikleri ve kültürel değerleriyle tarihin her döneminde önemli bir yerleşim birimi olmuştur.
Geleneksel Yağmurdere Evleri
Yağmurdere yöresine 15. ve 16. Yüzyılda yerleşen Türkler, bölgenin tarihi, kültürel ve coğrafi özelliklerinden de yararlanarak kendilerine has konut mimarilerini oluşturmuşlardır. Bölgede, Rumlara ait evlerde bulunmakta olup, mevcut yapılar birbirleriyle benzerlik göstermektedir.
Gümüşhane’nin kültürel mirasının bir parçası olan geleneksel Yağmurdere evlerinin temel yapı malzemesi yöresel taş, kerpiç ve ahşap malzemedir. İnşa edilen evlerin köşelerinde kesme taş kullanılarak, duvarların mukavemeti artırılmış ve yapılara daha estetik bir görünüm kazandırılmıştır. Zemin katlarda taş malzeme ağırlıklı olarak kullanılırken, diğer katlarda ise ahşap ve kerpiç malzeme tercih edilmiştir. Bazı yapılarda saman katkılı çamur harcı, yardımcı malzeme olarak kullanılmıştır. Toprak sıva üzerine kireçle badana yapılması geleneği yaygındır.
Yağmurdere evleri genellikle kare planlı veya kareye yakın dikdörtgen planlı inşa edilmişlerdir. Evler çoğunlukla iki katlıdır. Alt katlar ailenin yaşam ihtiyaçlarına göre (ahır vs.) düzenlenmiştir. Üst katlar ise yaşam alanı olarak değerlendirilmektedir. Üst katların içinden alt kata (ahır) inişi sağlayan “hapen” adı verilen bölümler bulunmaktadır. Nadir olarak üç katlı evlere rastlanılmaktadır. Zemin katlara girişi sağlayan tek kanatlı kapılar bulunmaktadır. Kapıların metalden yapılmış sürgülü kilit sistemleri bulunmaktadır. Birinci katlar esas ikamet bölümü oldukları için daha fazla önem kazanmıştırlar.
Anadolu Türk konut mimarisinde olduğu gibi, Yağmurdere evlerinde de plan şeklinin başlıca belirleyicisi ve merkezi sofadır. Evler plan bakımından sofaların konumuna göre incelenmekte olup, Yağmurdere yöresindeki evlerin çoğu iç sofalıdır. Sofaya açılan oda sayısı değişiklik göstermekte olup, evlerde genellikle iki, üç odaya yer verilmiştir. Odalar, birçok fonksiyona sahip özellikleriyle insanın temel ihtiyaçlarını karşılayan yaşama birimleridir. Odaların birisinde “kehriz” adı verilen ıslak hacimli kısım bulunmakta olup, bu bölümde banyo yapılmaktadır.
Geleneksel Yağmurdere evleri içerisinde, cumbalı evlerde bulunmaktadır. Cumba uygulamaları, genellikle çatıların ön cephe yüzeyine gelen bölümlere yapılmakta olup, Anadolu’da birçok bölgede görülen “cihannüma”lar ile de benzeşmektedir. Cumbaların balkon korkulukları ahşaptan yapılmaktadır. Bitkisel karakterli süslemeleri olan cumba ve balkon korkulukları, geleneksel Yağmurdere evlerinin en haraketli öğeleridir.
Evlerin ana yaşam alanlarından birisi olan mutfaklarda, ahşaptan yapılmış “terek” adı verilen kab/kaçak koyma yerleri vardır. Odaların pencereleri, iklimsel şartlar nedeniyle küçük olarak yapılmıştır.
Geleneksel Yağmurdere evlerinin en dikkat çekici özelliklerinden birisi çatı örtüleridir. Ana beden duvarları üzerine oturan yüksek piramidal çatıların üstü -günümüzde-, genellikle “sac” kaplıdır. Oysa eskiden, bu çatıların tamamının “hartama” adı verilen yöresel bir ahşap malzeme ile kaplı olduğu bilinmektedir. Piramidal sivri çatıların altı, hayvanların kışlık yiyeceği olan otların konulduğu mekânlar (depo) olarak kullanılmaktadır.
Karadeniz bölgesinin önemli bir yerleşim alanı olan Gümüşhane’nin Yağmurdere yöresi, coğrafi konumu, doğal güzellikleri, tarihi ve kültürel mirası ile dikkat çekmektedir. Türk konut mimarisinin bir parçası olarak karşımıza çıkan geleneksel Yağmurdere evlerinin korunması, yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılması kültürel mirasımız açısından oldukça önemlidir.
Sonuç ve Öneri
Gümüşhane’de tarihi/geleneksel ev dokusuyla dikkatleri çeken bazı bölgeler bulunmaktadır. Gümüşhane Merkez, Süleymaniye Mahallesi, Olucak (İmera), Dumanlı (Santa), Grom, Tekke ve Yağmurdere Vadisi evleri bu bölgelerin başında gelmektedir.
Yukarıda tarihsel süreci ve bu süreç içerisinde ortaya çıkan mimari özellikleriyle ilgili bilgi verdiğimiz “Tarihi Yağmurdere Evleri”, tescillenerek koruma altına alınmalıdır. Zira bu geleneksel evler gerek halkın güncel yaşamında kullanılmakta, gerekse çevrede hızlı bir şekilde gelişmekte olan kültür ve turizm destinasyonlarında bir uğrak noktası olarak kullanılabilir.
“Türk Konut Mimarisi” ve “Geleneksel Gümüşhane Evleri” içerisinde önemli bir yeri olan “Tarihi Yağmurdere Evleri”yle ilgili, ilgili kurum olan Gümüşhane İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ve Trabzon Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü tarafından tespit işlemleri yapılmalıdır. Uzmanlar tarafından yapılacak inceleme ve tespit işlemlerinden sonra, geleneksel Yağmurdere evlerini temsil edebilecek olan yapılar ivedi olarak koruma altına alınmalıdır. Metruk durumda olan yapılar, mülk sahipleri bilinçlendirilerek, devletin sağladığı restorasyon proje ve uygulama olanaklarından yararlanmaları sağlanmalıdır. Hatta, ilerleyen süreçlerde evlerin yoğun olarak yer aldığı yerlerin koruma amaçlı imar planları (KAİP) yapılmalıdır.
Yerel mimari özellikleriyle dikkat çeken geleneksel Yağmurdere evlerinin tanıtılmasına yönelik yayınlar yapılmalı (kitap, broşür, video vs.), ilgili platformlarla bu tanıtıcı materyaller paylaşılmalıdır. Gezginler, fotoğraf sanatçıları, trekking (doğa yürüyüşü) kulüpleri, turizm acenteleri, etkileşimi güçlü sosyal medya paylaşımcıları vb. kişi ve kurumlarla bağlantı kurularak, Yağmurdere evlerinin bulunduğu bölgeye davet edilmelidir. Gümüşhane’nin geleneksel sivil konut mimarisiyle ilgili yarışmalar düzenlenmeli (fotoğraf, karakalem, eskiz, suluboya, yağlıboya, maket vs.), bu yarışmalarda geleneksel Yağmurdere evlerine dikkat çekilmelidir.
Hülasa, avazımızın çıktığı kadar bağırıyor ve diyoruz ki; “Tarihi Yağmurdere Evlerine Sahip Çık Gümüşhane!”.
Çık ki, bu güzel evleri, ecdadından kalan bu değerli kültürel mirası gelecek nesillere bırakabilesin.
Çık ki, önemli bir kültür ve turizm şehri olabileceğine gönülden inandığımız Gümüşhane’nin geleceğine yönelik çizilecek turizm projeksiyonunda, bu güzel evleri de kullanabilesin.
Çık ki, bu güzel evlerin mimari dokusuna bakarak ve onları örnek alarak çevrede yapılacak yerel imar faaliyetlerin estetik olsun.
Çık ki, “köyler yaşamalıdır” felsefesiyle bir köyde yaşamanın huzur ve mutluluğuna, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımız da erişsin.
Çık ki, bu evlerin sofalarında, odalarında, sedirlerinde, balkonlarında, eşiklerinde, kapı önlerinde yaşadığın bir birbirinden değerli anıların kaybolmasın.
Çık ki, atalarından sana miras kalan kültürel değerlerin, dil özelliklerin, kadim tören kaybolup gitmesin.
Çık ki, Cennet gibi güzel doğal tabiat varlıklarının insanı alıp hayal alemlerine götüren, insana huzur veren, adeta bir tablo gibi olan Yağmurdere’de her daim açabilecek bir kapın olsun.
Çık ki, “Geleneksel Yağmurdere Evleri” yaşasın…
Kaynakça:
-Volkan Şenel, Gümüşhane Evleri, Trabzon, 2002
-Volkan Şenel, Röportaj: “Yağmurdere Tarihi Üzerine”(Temel Çelikli, Halit Tosun, Ali Kurtaran, Alican Kurtaran, Alaattin Çelikli), Kocaeli, 22.11.2006
-Volkan Şenel, “Yağmurdere Tarihi”, Yağmurderem İlim ve Kültür Dergisi, S.2, Kocaeli, 2008, s.22-25
-İsmet Miroğlu, XVI.Yüzyılda Bayburt Sancağı, İstanbul, 1975
-Sabri Özcan San, Trabzon Salnamelerinde Gümüşhane Sancağı, Gümüşhane
-Selahattin Tozlu, XIX.Yüzyılda Gümüşhane, Erzurum, 1998s
-Turan Kurtaran, Yağmurdere Evleri Bilgi Notu, Gümüşhane, 2024