Ana Sayfa Arama Yazarlar
Kategoriler
Sosyal Medya
Niyazi KARABULUT
YAZARIN TÜM YAZILARI

Tebessüm Sadakadır

Niyazi Karabulut

“Müslümanın müslümana gülümsemesi sadakadır.”(Hadisi Şerif)

Tebessüm aslında medeniyetin yapı taşıdır. Artık seküler dünyada insan, insan olduğunun farkındalığını da kaybetmiş, yolunu şaşırmıştır. Başka insanların, kurdu olan insan tebessümü unutan insandır. Birbirlerine gülümseyen insanlar medeni olabilirler. Yolunu şaşıran insanın tebessümünden, digergam olmasından bahis açmak abesle iştigaldir. Medeniyet bir yerde karşılıklı sağlam ilişkiler ve karşılıklı güven demektir. Bu sebeple karşımızdaki insana tebessüm etmek medeniyetin temelidir. Selam vermekte öyle…

Dünyanın en büyük medeniyetini Hazreti Muhammet (sav) kurmuştur. O çölde ferdi yaşayan, kabileler halinde birbirlerine saldırıp, birbirlerini yağmalayan insan topluluklarından şehirli, yani medeni bir toplum inşa etmiştir. Burada “Medine” (şehir) kelimesinin medeni kelimesiyle aynı kökten olduğuna vurgu yapmak ve medenî kelimesinin karşılığının şehirli olduğunu hatırlatmakta yarar var. Medenî, yani toplu yaşamayı becerebilen demektir. Medeniyet, bütün çağları ve bütün insanlarını kucaklayan bir olgudur. Bir medeniyet, ancak diğer çağlara, derinlemesine ve yoğunlaşarak açılabildiği, diğer çağlara nüfuz edebildiği müddetçe var olur. Bütün çağlara açılamayan medeniyetler, kendine özgü bir çağı da kuramazlar.

Başkalarının haklarına tecavüz ederek, gasbederek varolabileceğini düşünen ve varlığını buna bağlı olarak gören pagan toplumlarda tebessüme yer yoktur. Tebessüm ve selam emin olmanın, karşıdakine emniyyet telkin etmenin başlangıcıdır. “Merhaba” kelimesinin “benden size sarar gelmez” gibi bir manasının olması tesadüfi değildir. Toplu yaşayan insanların birbirleriyle ilişki kurmalarını sağlayan eylemlerin başında tebessüm önemli bir yer tutar. Bir tebessüm medeniyet demektir. Tebessümle kurulur karşılıklı ilişkiler. Tebessümün ardından diyalog ve birlikte yaşama. Bunun sonucu birlikte yaşamanın oluşturduğu kültür gelişir, medeniyet oluşur. Medeniyetin temeli tebessümdür bir yanıyla.

Peygamberî çağrı, sadece peygamber çağına hasredilmemiştir; bütün çağlara ve bütün insanlara hitap eder. Bizim medeniyetimizin kaynağı budur. Medeniyet kelimesini burada irdelemek gerekiyor. Medeni insan toplumsal insan demek aynı zamanda. Toplumla ilişki kurabilen ve toplumla iyi geçinen insan. Toplumun kendisinden zarar görmediği insan. Burada Raulullah’ın (sav) Müslüman tarifini hatırlamak gerekiyor. “Müslüman diğer Müslümanların (bir rivayette insanların) kendinden emin olduğu kimsedir.” İlâhî çağrı, bütün insanlığı ve bütün varlıkları muhatap alır. Müslümanlar olarak, içinde yaşadığımız dünyayı ve onun içindekileri ihata edecek şekilde Kur’ân’ı ve sünneti anlama çabasını ıskalarsak, Kur’ân’ın mesajını doğru anlamalıyız. Başka bir ifadeyle, Kur’ân’ın “Ey insanlar!” hitabını görmezden gelmiş oluruz.

Yüksek rakımlı umutların peşinde koşan insanların bu umutlara kavuşmak için birbirlerine tebessüm etmeye vakitlerinin olmadığı bu çağda tebessüme ne kadar ihtiyacımız var. Sevdiği, tebessüm ettiği, mutluluğu hissedebildiği için insanlığı adına onur duyabilir insan. Bu manada yukarıda zikrettiğimiz hadis-i şerifin medeniyetin yapı taşlarından biri olduğunu söyleyebiliriz. Modern zamanların insanı tam bir unutkanlık içindedir. Hakîkati, varlığı, Tanrı’yı, hatta tebessümü unutmuş olan çağdaş insan için tebessüm gereklidir ve insan ruhunu kendine getirecek bir uyarıcıdır. İşte çağın stresinde bunalan insana varoluş yolculuğunda önderlik edecek, insana ne olduğunu hatırlatacak rehber, peygamberî sözdür. Çağı tanımak ve bu çağın insanına ulaşabilmek için Hz. Peygamber’i tanımak ve peygamberin sözünü yeniden anlamak ve anlatmak zorundayız. İslamı, emir ve yasaklar olarak tanımlamak yerine islamın bütün yönlerini, onun çağlara açılan sosyal ve medeni tarafını anlamak mecburiyetindeyiz.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER