Siz hiç sigara içilen bir mekânda uzun süre oturdunuz mu? Çok geçmeden bütün koku elbisenize siner ve siz adeta binlerce sigarayı birden içmiş gibi bir kokular yumağı halinde gelirsiniz.
Peki, siz, bütün hayatı tuzlu denizlerde geçen balıkların, bu tuzlardan etkilenmeden nasıl yaşadığını hiç düşündünüz mü?
Balıkçıdan aldığımız balıkları temizleyip pişirirken tuzlarız ve tuzsuz yiyemeyiz.
Ömrü bir tuz deryası içinde geçen, tuzlu su içip, tuzlu su soluyan balıkların etleri neden tuzsuz oluyor acaba? Hayatı tuzlu denizlerde geçen balık nasıl oluyor da bu tuzdan etkilenmeden tuzsuz kalabiliyor.
Serinlemek için tuz oranı yüksek denizlere giren insanların vücutları adeta tuzdan bir örtü ile kaplanırken, balıklarda ise tam tersine bir gram tuz bulunmuyor.
Hayat kitabının bu sayfası bize hiçbir şeyin tesadüfen olmadığını, kendi kendine ve tabii şartların zorlamasıyla olmayıp bir plan ve program dâhilinde olduğunu göstermiyor mu?
Lezzetle yediğimiz o güzelim balıkların tabii şartlar içinde birer tuz yığını olması gerekirken tuzsuz olmaları, ne tesadüfle, ne de tabii şartlarla açıklanacak bir durum değildir.
Bir balık; uzak bir denizin, uzak bir noktasında doğuyor, büyüyor ve günün birinde de insanoğlunun sofrasına güzel bir nimet olarak geliyor. Denizin tuzu balığa yem olup, onun bünyesinde tuzsuz et olurken, o güzelim et de insanların önüne rızık olarak çıkarılıyor.
İnsan gözü, kâinatın neresine bakarsa baksın tesadüfe tesadüf edemeyeceği gibi, insan aklı da büyük ve mükemmel bir fabrika edasıyla işleyen ve çalışan bu kâinat içinde her şeyin bir şuur ve ilim eseri olduğunu kabul etmek zorundadır.
Kâinatı da, denizleri de, denizlerdeki tuzu da, o tuzlu denizlerde yaşayan balıkları da yaratan ve o balıkları insanlara rızık olarak sunan bir yaratıcı olmalı. Evet, O Şanı Yüce Yaratıcı Allah (c.c.) dır.
Allah (c.c.); tek yaratıcıdır. Ondan başka yaratan yoktur. Allah (c.c.) yarattığı varlıkları çok mükemmel yarattığı gibi, “Bir şeyden her şeyi, her şeyden de bir şeyi yapan ve yaratan tek odur.”
Kâinatın ve içindekilerin her birisi Allah’ın mucizesidir. Yaratılışta hiçbir düzensizlik, çaresizlik ve fesat yoktur. Çünkü yapıcısı, yaratıcısı kudreti sonsuz olan Allah’tır.
Mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim’de yüce Allah şöyle buyuruyor: “Sonra gözünü, tekrar tekrar çevir bak; göz (aradığı bozukluğu bulmaktan) âciz ve bitkin halde sana dönecektir. (Mülk suresi 4. Ayet)
Bu mükemmel yaratılış mucizeleri karşısında insan olarak bizlere düşen görev, kâinatta görünen bu mükemmel sistemi kuran mükemmel ustayı tanımak ve tebrik etmek ve ona ibadet etmektir.
Allah (c.c.); insanların ve cinlerin yaratılış nedenlerini mukaddesi kitabımız Kur’an-ı Kerim’de şöyle tarif ediyor: “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zâriyat suresi 56. Ayet)
Kâinatta her an vuku bulan tirilyonlarca yaratılış mucizeleri gibi “tuzlu denizlerin tuzsuz balıkları” da bizi Allah’a götürmeli, Allah’a ibadet etmeye götürmeli, namaza götürmeli… İbadet etme zenginliğine götürmeli…
Balıklarını da, meyvelerini de, tatlarını da ve bütün güzel nimetlerini de bizim için yaratan Yüce Rabbimize hamt ederek dua ediyoruz: “Ey bizi nimetleriyle perverde eden sultanımız! Bize gösterdiğin nümunelerin ve gölgelerin asıllarını, menbalarını göster. Ve bizi makarr-ı saltanatına celb et. Bizi bu çöllerde mahvettirme. Bizi huzuruna al. Bize merhamet et. Burada bize tattırdığın leziz nimetlerini orada yedir. Bizi zevâl ve teb’îd ile tazib etme. Sana müştak ve müteşekkir şu muti’ raiyetini başıboş bırakıp idam etme.” (Dua metni Risale-i Nur Külliyatı’ndan alınmıştır)
Allah (c.c.); bizi kendisine hakiki kul, Resulü Hz. Muhammed (a.s.v.)’a hakiki ümmet eylesin. Amin.
Güzel günler dileğiyle.