Tarihimizin en zorlu sınavlarından birini yaşıyoruz. Yıllardır stratejik müttefik dediğimiz ABD’ye karşı neredeyse beş yıldır adı konulmamış bir savaş verdik ve vermeye devam ediyoruz. Bu savaşın artık adı da sanı da belli: Ülkemizi yok etmek. Şeytan, vampir ABD bunu bugün siyasi ve ekonomik savaşla yapmak peşinde…
Gezi olaylarıyla başlayan bu savaş, 17-25 aralık yargı darbesi, MİT tırları, 6-7 Ekim olayları, hendek savaşları, alçak 15 Temmuz darbe girişimi, ekonomiyi çökertme operasyonları, Suriye sınırımıza yakın alanlarda PKK/PYD vekalet savaşlarıyla devam etti. Bu yüzden önce Fırat Kalkanı harekatını ardından da Zeytin Dalı operasyonunu yaparak kurulan ve uygulanan planları bozduk.
Başkanlık sistemini getiren referandum ve ardından başkanlık seçiminde de ABD bu savaşı yerli ve milli olan Recep Tayyip Erdoğan’a karşı devam ettirdi. FETO’yu besleyip büyüttüğü yetmediği gibi ülkemize soktuğu sözde din adamları görünümlü özde ajanları ile ülkemizi karıştırma terörize etme eylemine de halen devam ediyor.
Bugüne kadar giriştiği Türkiye’yi yok etme savaşında kullandığı bütün enstrümanları Allah’ın izni aziz milletin dik duruşuyla engelledik. Bütün yol ve yöntemleri denediler son olarak 15 temmuz FETÖ darbe girişimiyle başaramadıkları bu savaşı artık ekonomik ve siyasi savaşla amaçlarına ulaştırmak istiyorlar.
Dolarla oynayarak, ekonomimizi batırarak böylece siyasi sonuç da almak peşinde olan dünya jandarması vahşi ABD, insanımızın artık sabrını da zorluyor. Lakin unuttuğu bir şey var ki bu millet 100 yıl önce var olmadı, bu devlet 95 sene önce kurulmadı biz sadece bu topraklarda 1000 yıldır varız ve var olmaya da devam edeceğiz.
ABD, bu milleti dolarla parayla açlıkla tehdit ederek diz çöktüreceğini düşünerek büyük bir hata yapıyor. Bu millet kuru ekmekle, hoşafla varlık savaşını vermiş aziz bir millet… Bu ülkeye, bu devlete Reis’e savaş açarak aslında kendi sonunu da hazırlıyor. Bu savaşın kaybedeni Allah’ın izniyle ümmetin lanet ettiği ABD ve onun ağa babası İsrail olacak.
Olacak olmasına ama bunun elbette bir bedeli ve bir şartı da olacak.
Nedir o şart? Siyasi, dini, etnik, ideolojik, kültürel görüşü ne olursa olsun bu zor günde bu savaşın yaşandığı zamanlarda 81 milyon bir olmalı, tek olmalı, tek ses olmalıdır.
Siyasi, ekonomik beklentileri, kişisel çıkarları, maddi menfaatleri bir kenara koyarak yekvücut olmak zorundayız. Bizler bir bütün olursak geçmişte de olduğu gibi 7 düvel birleşse ne yapabildi ve ne yapabilir? Ama kendi içimizde doların artışına sevinenler gibi gaflet hatta ihanet edenlerin varlığı olduğu sürece üzerinde nefes alabileceğimiz bir vatan da kalmayacak demektir.
Karar vermek zorundayız. 100 yıldır şamar yiyen, ABD uydusu AB kapısında yatıp kalkan, para için IMF kapsında dilenen bir ülke olmaya devam mı edeceğiz yoksa ulusal egemenliği, milli bağımsızlığı gerçekleştirmiş; özgür, lider, ümmete baş, mazluma yoldaş, garibana kardeş, gelişmiş bir ülke olarak mı yaşamaya devam edeceğiz?
Gelin birlik olalım bu zor günleri bu savaşı birlikte verelim. Reis’in ısrarla vurguladığı gibi altını dövizi olanlar TL’ye çevirsin, yerli malı alalım, satalım, kullanalım…
Bu günler de İnşallah geçecek bu sıkıntılar da bitecek. Bu bize karşı yapılan aşağılık ABD’nin ve destekçilerinin belki son değil ama en büyük savaşlarından birisi bunu atlattığımız gün önümüz açık gelecek aydınlıktır. Üzülmeye karamsarlığa yeise düşmeye gerek yok her şerden bir hayır çıkaracak olan Allah’a inanıyor ve güveniyoruz, ondan başka galip olan yok. Gelecek İslam’ın ve inananlarındır, batıl yok olmaya mahkumdur.
Allah’a emanet olun…