HASAN PİR YAZDI
Hayat, bütün canlılarla olan ortaklığımızın diğer bir adıdır.
Hiçbir yerinde “tesadüfün” ve “kendi kendine oluşun” yer almadığı, sadece ve sadece “İlim, hikmet ve irade” sahibi olan bir Yaratıcının her şeyi düşünmesiyle ortaya çıkmış olan bir kâinatta ve dünyada bütün canlılarla hayatı ortak yaşıyoruz.
Varlık âleminin sahibi olan Allah’ın varlığı, insan için en büyük zenginlik ve bahtiyarlıktır.
Allah’ın varlığı insanın huzur kaynağıdır. Eğer aksi olsaydı, insanın hayat denilen denklemin içinde huzur bulması, yol bulması hiçbir zaman mümkün olamayacaktı. İnsan, akıllı haliyle akılsız sebep ve olayların kölesi olarak kısacık ömründe mahvolup gidecekti.
Hayat; bir şuur, nizam ve gayeye yönelik olarak dizayn edildiği için, insanın “ya olursa!..” dediği pek çok problem Allah’ın müsaadesi olmadığı için meydana gelmemektedir.
Okyanusların karaları istilasını ne engellemektedir? Su gibi muazzam bir kuvvetin dizgini eğer Allah tarafından çekilmeseydi dünyanın hali ne olurdu? İnsanların ders ve ibret alması için bazen yaşanan tusunami örnekleri bile, dizginlemenin ne kadar şükür gerektirdiğini göstermiyor mu?
İnsanların emrine verilen ehli hayvanların dizginleri Allah tarafından çekilmeseydi bir öküzün, bir atın kuvvetini bir şehir zapt edebilir miydi?
İnsanların hayatlarını sürdürdüğü dünya üzerinde neden çok yüksek ve çok düşük sıcaklıklar yaşanmaz. Canlı vücutlarının tahammül derecesini aşan sıcaklık yükselmelerine veya düşmelerine kim engel olmaktadır?
Allah (c.c.), koyduğu kanunuyla maddeleri çeşitli derecelerde dondurmaktadır. Her maddenin ayrı bir donma derecesi bulunmaktadır. Su 0 derecede, oksijen -218,3 derecede, hidrojen -259,14 derecede, helyum ise -272,2 derecede donmaktadır.
HAYATIN DONMASINI KİM ÖNLÜYOR?
Atmosferdeki, havadaki gazların ve diğer maddelerin tümünü dondurucu bir yüksek soğuk olsaydı ne olurdu? Herhalde içinde yaşadığımız atmosfer ve hava buz olur ve tüm canlılar o hava buzu içinde donar ve ölürlerdi. Hayat da sona ermiş olurdu. Diğer bir ifadeyle bu durum bir kıyamet kopuşu olurdu. Demek ki havadaki soğukluğun ve sıcaklığın da dizgini yine yüce Allah tarafından çekilmekte, zarar verici bir noktaya gelmeleri engellenmektedir.
Dünya üzerinde bugüne kadar tespit edilen en düşük sıcaklık -89.2°C olarak 21 Temmuz 1983 yılında Antartika’da ölçülmüştür. Ülkemizde ise en düşük sıcaklık 9 Ocak 1990 tarihinde -46.4°C derece ile Van-Çaldıran’da ölçülmüştür.
Görüldüğü gibi, havayı meydana getiren gazların ve diğer maddelerin donmasıyla bir büyük “hava donması” olayı bugüne kadar yeryüzünde yaşanmamıştır.
Hayatın yaşanabilirliği olan normal sıcaklığın üzerinde ve altında bir sıcaklığın olmamasını kim sağlamış olabilir? Kör, sağır tabiat mı? Yoksa, hayatı yaratan ve hayatın devamını isteyen yüce Rabbimiz mi?
Her şeyin en ince hesaplarla düşünüldüğü ve içinde ince hesaplarla yapılmış kanunların işlediği bu hayatın sonunda ise, bu hayattan milyarlarca defa daha güzel olan ahiret âlemlerine geçmek için ölüm yolu da bir kanun olarak yüce Rabbimiz tarafından takdir edilmiştir. Doğum da, ölüm de, deprem de, donma da hepsi birer takdirden ibarettir. Bir gün gelecek dünya da, kâinatta ölecek ve Allah’ın yarattığı ikinci ve kalıcı yurt olan “ahiret” hizmete girmiş olacaktır.
Gördüğümüz, duyduğumuz ve yaşadığımız akıl sır ermez olaylar karşısında en büyük sığınağımız Allah’ın yüce şefkati ve merhametidir. Yazımızı bu manada bir güzel sözle bitirelim. “İman teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül ise iki cihan saadetini getirir.”