HASAN PİR
Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan, “İstanbul Sözleşmesi” diye bilinen çok önemli bir badireden milletimizi kurtaran imzayı atarak, sözleşmeyi geçersiz kıldı.
Ülke genelinde olduğu gibi Gümüşhane’de de vatandaşlarımız, İstanbul Sözleşmesi’ni geçersiz kılan kararı imzalaması nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a dua ediyorlar, teşekkür ediyorlar, Allah razı olsun diyorlar. Biz de vatandaşlarımızın düşünce ve dualarını paylaşıyor ve Cumhurbaşkanımızı bu önemli karardan dolayı tebrik ediyoruz.
Adından da anlaşılacağı gibi, “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” nin yaklaşık 10 yıllık uygulama döneminde görüldü ki, adı geçen sözleşme; Türk milletinin en önemli hassasiyetlerinden biri olan “Kadına saygı ve kadını koruma” masum istekleri ile kamufle edilen ama aile ve yaratılış fıtratının genleri ile oynayan pek çok mayın tuzağını da içinde barındıran bir belgedir.
Sözleşmede geçen “cinsel yönelim” ve “toplumsal cinsiyet kimliği” ifadelerinin Türk milletinin yapısına aykırı olduğu; LGBTİ ve bazı marjinal grupların bu anlaşmayı kalkan yaptığı, bu anlaşma ile gelecek kuşakların tehdit altında olduğu sürekli söylene gelmiştir.
Kadına yönelik şiddet her şeyden önce bir insanlık suçudur ve bu suçla mücadele bir insan hakları meselesidir. Bizim hem anayasamızda, hem kanunlarımızda, hem de gerek dini, gerekse milli kültürümüzün temelinde kadına saygı en üst düzeyde yer aldığı gibi, kadına karşı şiddet olayı da en ağır yaptırımları içermektedir.
Avrupa’nın bu içi tuzaklarla dolu İstanbul Sözleşmesi’ne gerek kalmadan, var olan mevzuatımıza ilaveten kadınlarımızı şiddetten koruyan ve bu korumayla birlikte aile bütünlüğünü de sağlayan milli bir çalışma yapılabilir. Bu şekilde hiç değilse aile bütünlüğü bozulmadan şiddetin önlenmesi mümkün olur.
Dünyanın en eski medeniyetlerinden birinin sahibi olan Türk Milleti, kadınlarını korumayı ve bunun nasıl yapacağını Avrupalılardan mı öğrenecek? Mazisi hep kadın düşmanlığı ile dolu Avrupa, öncelikle mülteci ve siyahi kadın ve çocuklara yaptığı işkencenin hesabını versin. İstanbul Sözleşmesi çıkalı daha on yıl olmadı bile… Halbuki bizim kadınlarımızı baş tacı ettiğimiz tarihimiz binlerce yılı bulmaktadır.
İşin bir diğer tarafı da şudur. Yarın Avrupa Konseyi bu sözleşmeyi kaldırırsa, biz kadınlarımızı baç tacı etmeyi bırakacak mıyız? Hayır ve Asla.. “Cennet anaların ayakları altındadır” diyen bir dinin mensuplarının kadın konusunda Avrupa’dan ders almaya hiç bir ihtiyaçları yoktur.
Avrupalılaşmak uğruna kabul ettiğimiz İstanbul Sözleşmesi’ndeki tuzakların daha ilk günden farkına varan milli ve muhafazakâr Türk aydınları 10 yıl boyunca, Türk aile yapısını bozacak olan bu sürecin durdurulması için mücadele vermişlerdir.
Ve nihayet, Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan, bu çok tehlikeli sözleşmeden Türkiye’nin çekildiğini beyan eden kararın altına imzasını atmıştır.
11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzalanan, 8 Mart 2012’de Mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanan ve 12 bölüm 81 maddeden oluşan İstanbul Sözleşmesi nihayet 20 Mart 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzaladığı kararla feshedilerek Türkiye’nin gündeminden çıkmış oldu.
Kaynağı Avrupa olan İstanbul Sözleşmesi zaten bize göre değildi. Bunun için son söz olarak Bediüzzaman Hazretleri’nin Türk gençlerine söylediği cümlelerle yazımızı bitirelim:
“Ey bu vatan gençleri! Frenkleri taklide çalışmayınız. Âyâ, Avrupa’nın size ettikleri hadsiz zulüm ve adâvetten sonra, hangi akılla onların sefahet ve bâtıl efkârlarına ittibâ edip emniyet ediyorsunuz? Yok, yok! Sefihâne taklit edenler, ittibâ değil, belki şuursuz olarak onların safına iltihak edip kendi kendinizi ve kardeşlerinizi idam ediyorsunuz. Âgâh olunuz ki, siz ahlâksızcasına ittibâ ettikçe, hamiyet dâvâsında yalancılık ediyorsunuz. Çünkü şu surette ittibâınız, milliyetinize karşı bir istihfaftır ve millete bir istihzâdır.”
Güzel günler dileğiyle.