Ana Sayfa Arama Yazarlar
Kategoriler
Sosyal Medya

Prof.Dr.Hasan Nuri Yaşar’dan İbretlik Paylaşım

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Gümüşhaneli Hemşerimiz Prof. Dr. Hasan Nuri Yaşar, bugün

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Gümüşhaneli Hemşerimiz Prof. Dr. Hasan Nuri Yaşar, bugün sosyal medya hesabından önemli ve ibretli bir paylaşım yaptı. Hemşerimiz Prof. Dr. Hasan Nuri Yaşar’ın yaptığı bu önemli ve tarihi nitelikli paylaşımı yayımlıyoruz.

***

Bir anın unutulmayan anısı:

1990’da İstanbul Hukuk Fakültesinde Anayasa Hukuku Asistanıyım. Bütünleme sınavlari dönemi. Miras Hukuku sınavında 5. Amfi’de gözetmen olarak görevliyim. Her koridorda “türban” müfettişleri var. Biraz sonra bizim Anayasa Kürsüsü’nden bir yardımcı doçent (daha sonra CHP’de mvekili) geldi ve başörtülü öğrencileri niye aldığımı, derhal dışarı çıkarmamamı “emretti”. Sınava girmiş öğrenciyi idari bir karar olmadan çıkarmanın disiplin suçu sayılacağı için doğru olmadığını, ayrıca başörtülülerin bir kısmının benim dönemimden tanıdığım arkadaşlar olduğu için böyle bir vefasızlık yapmayı kendime yakıştıramayacağımı söyledim. Bunun üzerine kinle dışarı çıktı ve dersin bayan hocasını çağırdı. Bayan profesör ile 20 dakika kadar sorunu konuştuk. Benim görüşüm, “gerçekten başarılı” öğrencileri alınteriyle kazanıp okumaya çalıştıkları ülkenin en önemli Hukuk Fakülte’sinden, onları yasaklayacak keyfilik dışında bir engel olmadığı sürece çıkarılamayacakları yönündeydi. Doğrusu Hoca beni uzun uzun ve kibarca dinledi. Ben de bilerek konuşmayı uzatıyordum, belki öğrenciler hızla bitirirler diye. Bilahare Hoca ve muhbir yardımcı doçent benim halkımda “nazikçe” zabıt tuttular. Birazda böyle zaman geçmiş oldu. Öğrenci hakkında zabıt tutmaya kalmadan Profesör hanım en öndeki öğrenciye elini başörtüsüne doğru uzatarak “bu şeyi, türbanını aç” diye bağırdı. Öğrenci, hemen yakınında gerçekleşen konuşmaların yol açtığı tedirginlik ve sınav stresi ile sinirleri gerilmiş halde bize bakarken, ölçüsüz el hareketi ile tetiklenerek hepimizi şoke edecek şekilde, “sen de bluzunu çıkar” diye mukabele etti ve “zaten bitirmiştim” diyerek kağıdını verip hızla kayboldu. Hoca şaşırdı, kızardı, nasıl karşılık vereceğini bilemedi, bu arada amfide gülüşmeler başladı. Muhbir doçent amacına ulaşmış olarak toz oldu. Kamusal bir tartışmayı kişisel bir zıtlaşmaya dönüştüren bayan Profesör o kızgınlık ve şaşkınlıkla çekip gitti. Böylece zabıt tutma işi yatmış oldu. Sınıftaki diğer başörtülü öğrenciler de kurtuldu.

Sonuç: Dekanımız, iyi ve medeni insan Prof. Dr. İlhan Akın (ruhu şad olsun) hakkımda soruşturma açmadı. Fakat kendi kürsümle sorunlarım iyice şiddetlendi… “Eğitim Özgürlüğü” konulu doktora tezi yazmamı tetikleyen ilk kıvılcım bu olay oldu…

Düşünün, başarılı öğrencilere bu ve benzeri zulümlerin yapıldığı tarihte İstanbul İşletme Fakültesi’nde üniversite sınavlarını kazanamamış başarısız zengin çocukları için “usülsüz yatay geçiş” partileri veriliyor…muş! Bugünkü muhalifler, o günlerde üniversitelerin her köşesinde yargı ve bürokrasi destekli hukuksuzluklara imza atıyorlar, 28 Şubat darbesinin taşlarını döşüyorlardı. Şimdi, perdenin kaldırılmasını engellemek için yol açtıkları usulsüzlükleri savunmaları normal. #8MartDünyaKadınlarGünü

***