Hasan Pir
Siz hiç sigara içilen bir mekânda uzun süre oturdunuz mu? Çok geçmeden bütün koku elbisenize siner ve siz adeta binlerce sigarayı birden içmiş gibi bir kokular yumağı halinde o mekândan çıkarsınız.
Peki, siz, tuzlu denizlerde yaşayan balıkların, bu tuzlardan etkilenmeden nasıl yaşadığını hiç düşündünüz mü?
Balıkçıdan aldığımız balığı temizleyip pişirirken tuzlarız ve tuzsuz yiyemeyiz. Hatta bozulmadan muhafaza edilmesi için de yine tuzlarız.
Ömrü bir tuz deryası içinde geçen, tuzlu su içip, tuzlu su soluyan balıkların etleri neden tuzsuz oluyor. Hayatı tuzlu denizlerde geçen balık nasıl oluyor da bu tuzdan etkilenmeden tuzsuz kalabiliyor.
Tuz oranı yüksek denizlere serinlemek için giren insanların vücutları tuzdan adeta bir örtü ile kaplanırken, balıklarda ise tam tersine bir gram tuz bulunmuyor.
Hayat felsefesinin bu sayfası bize hiçbir şeyin tesadüfen olmadığını, kendi kendine ve tabii şartların zorlamasıyla olmayıp bir plan ve program dâhilinde olduğunu göstermiyor mu?
Lezzetle yediğimiz o güzelim balıkların tabii şartlar içinde ve sebepler dairesinde, birer tuz yığını olması gerekirken, tuzsuz olmaları, ne tesadüfle, ne de tabii şartlarla açıklanacak bir durum mudur?
Bir balık, uzak bir denizin, uzak bir noktasında doğup, büyüyüp ve günün birinde de insanoğlunun sofrasına güzel bir gıda olarak geliyor. Denizin tuzu balığa yem olup, onun bünyesinde tuzsuz et olurken, o güzelim et de insanların önüne rızık olarak çıkarılıyor.
İnsan gözü, kâinatın neresine bakarsa baksın tesadüfe tesadüf edemeyeceği gibi, insan aklı da büyük ve mükemmel bir fabrika edasıyla işleyen ve çalışan bu kâinat içinde her şeyin bir şuur ve ilim eseri olduğunu kabul etmek zorundadır.
Aslında sadece balık örneğinde değil, kâinatın her karışında çok mükemmel yaratılış mucizeleri insanın önüne çıkmaktadır.
İnsan olarak bizlere düşen görev, kâinatta görünen bu mükemmel sistemi kuran mükemmel ustayı tanımak, tebrik etmek ve itaat ve ibadet etmektir. Çünkü O Mükemmel Usta Allah (c.c.) bizden bunları istiyor.
Güzel günler dileğiyle.
