DEPREMLERDEN SONRA EN ÇOK SORULAN SORU VE CEVABI - GÜMÜŞHANE'DEN HABER - Yerel Haber SitesiGÜMÜŞHANE'DEN HABER – Yerel Haber Sitesi

27 Nisan 2024 / Kuruluş: 15 ŞUBAT 2012

DEPREMLERDEN SONRA EN ÇOK SORULAN SORU VE CEVABI

Giriş Tarihi: 26 Ocak 2020 - 20:19

Son Güncelleme: 26 Ocak 2020 - 20:25

Kur’an’ın 99. Suresinin adı “ZİLZAL” dir. Zilzal kelimesinin Türkçe karşılığı  ZELZELE yani Depremdir.

Deprem; insanların en çok korktuğu afetlerin başında gelmektedir.

Tarih boyunca ülkemizde de büyük can kayıplarına ve yıkımlara neden olan pek çok büyük deprem olmuştur. Bu büyük ölçekli depremlerden biri de 24 Ocak 2020 Cuma günü Elazığ ilimizin Sivrice ilçesinde meydana gelen 6,8 büyüklüğündeki depremdir.

Bu son depremde 26 Ocak 2020 saat 16.40 itibariyle AFAD tarafından açıklanan rakamlara göre 36 vatandaşımız  hayatını kaybetmiş, 1.607 vatandaşımız ise yaralanarak, hastanelere başvurmuştur. Ayrıca deprem nedeniyle pek çok ev yıkılmış, eşya ve mal zayiatı olmuştur. Yüce Allah’tan duamız ülkemizi bir daha böyle bir afetle imtihan etmemesidir. Depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralı vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyoruz.

********

Can kaybı ve yıkım olan depremlerden sonra insanların en çok cevap aradıkları sorular şunlardır: “Masumların ve hatasızların o musibet içinde yanması nedendir? Âdaletullah nasıl müsaade eder?”, “Mazlum, zalim ile beraber musibete düşmek, hikmet-i İlahîce lâzım geliyor. Acaba o bîçare mazlumların rahmet ve adaletten hisseleri nedir?”

Bediüzzaman  Said Nursi; SÖZLER kitabında 1933 yılında yazdığı “14. SÖZÜN ZEYLİ” bölümünde  bu önemli sorulara şöyle cevap vermektedir:

Sorular ve cevapları şöyledir:

Madem bu zelzele musibeti, hataların neticesi ve keffaretü’z-zünubdur. Masumların ve hatasızların o musibet içinde yanması nedendir? Adaletullah nasıl müsaade eder?

Yine manevî canibden elcevap: Bu mesele sırr-ı kadere taalluk ettiği için Risale-i Kader’e havale edip yalnız burada bu kadar denildi:

وَاتَّقُوا فِتْنَةً لَا تُصٖيبَنَّ الَّذٖينَ ظَلَمُوا مِنْكُمْ خَاصَّةً

Yani “Bir bela, bir musibetten çekininiz ki geldiği vakit yalnız zalimlere mahsus kalmayıp masumları da yakar.”

Şu âyetin sırrı şudur ki: Bu dünya bir meydan-ı tecrübe ve imtihandır ve dâr-ı teklif ve mücahededir. İmtihan ve teklif iktiza ederler ki hakikatler perdeli kalıp tâ müsabaka ve mücahede ile Ebubekirler a’lâ-yı illiyyîne çıksınlar ve Ebucehiller esfel-i safilîne girsinler. Eğer masumlar böyle musibetlerde sağlam kalsaydılar Ebucehiller aynen Ebubekirler gibi teslim olup mücahede ile manevî terakki kapısı kapanacaktı ve sırr-ı teklif bozulacaktı.

Madem mazlum, zalim ile beraber musibete düşmek, hikmet-i İlahîce lâzım geliyor. Acaba o bîçare mazlumların rahmet ve adaletten hisseleri nedir?

Bu suale karşı cevaben denildi ki: O musibetteki gazap ve hiddet içinde onlara bir rahmet cilvesi var. Çünkü o masumların fâni malları, onların hakkında sadaka olup bâki bir mal hükmüne geçtiği gibi fâni hayatları dahi bir bâki hayatı kazandıracak derecede bir nevi şehadet hükmünde olarak, nisbeten az ve muvakkat bir meşakkat ve azaptan büyük ve daimî bir kazancı kazandıran bu zelzele, onlar hakkında ayn-ı gazap içinde bir rahmettir.

KAYNAK: www.hizmetvakfi.org

KAYNAK LİNK: http://www.hizmetvakfi.org/risaleinur/on-dorduncu-soz/

image_print

HABERLER